“Devletin topraklarına eşit sayıda insan yerleştirin, her yere aynı hakları verin, her yana refah ve canlılık götürün; bu sayede devlet hem mümkün olduğu ölçüde güçlenir hem de en iyi idare edilen devlet vaziyetini alır. Şunu da aklımızdan çıkarmayalım ki, şehirlerin surları, köy evlerinin yıkıntılarından inşa edilir. Başkentte ne zaman bir sarayın yükseldiğine şahit olsam devlette bir yerlerin yıkıldığını görür gibi olurum.” Rousseau, bireyleri topluma karşı, toplumu da doğaya karşı betimleyen aydınlanma çağı düşünürlerinden farklı olarak, insan, toplum ve doğa arasındaki ilişkilerde uyumu ön plana çıkaran görüşleriyle farklılık yaratmıştır. Modern dünya hakkındaki eleştirileri, geleneksel toplum görüşünü savunan çağdaşları tarafından kavranamadığı gibi, toplumsal sözleşme ve demokrasi teorileri de kendi döneminin çok ötesinde kavramlar olarak kalmıştır.
“Devletin topraklarına eşit sayıda insan yerleştirin, her yere aynı hakları verin, her yana refah ve canlılık götürün; bu sayede devlet hem mümkün olduğu ölçüde güçlenir hem de en iyi idare edilen devlet vaziyetini alır. Şunu da aklımızdan çıkarmayalım ki, şehirlerin surları, köy evlerinin yıkıntılarından inşa edilir. Başkentte ne zaman bir sarayın yükseldiğine şahit olsam devlette bir yerlerin yıkıldığını görür gibi olurum.” Rousseau, bireyleri topluma karşı, toplumu da doğaya karşı betimleyen aydınlanma çağı düşünürlerinden farklı olarak, insan, toplum ve doğa arasındaki ilişkilerde uyumu ön plana çıkaran görüşleriyle farklılık yaratmıştır. Modern dünya hakkındaki eleştirileri, geleneksel toplum görüşünü savunan çağdaşları tarafından kavranamadığı gibi, toplumsal sözleşme ve demokrasi teorileri de kendi döneminin çok ötesinde kavramlar olarak kalmıştır.