Totalitarizmin adaletsizliğinde hemfikir olanlar, adaletin toplumsallığı konu edilince "ilk sahipleniş" ya da "hak ediş" gibi, temelde "çıkarcı" ve "fırsatçı" niyetler taşıyan gerekçeleri ileri sürmektedirler. Hiç kuşkusuz totalitarizm, bir toplumsal adaletsizlik durumudur. Ama" "toplumsallık" nosyonunu yitirmiş bir adaletin de, âdil mi yoksa gayr-i âdil mi olduğu şüphelidir.
Oysa gerçek adalet, öncelikle şüpheye yer vermeyecek ölçüde kesin ilkelere bağlı kalmayı ve hakkaniyet ölçütünü keyfi tasarruftan sistemsel olarak uzaklaştırmayı gerektirmektedir. Bu da elbette yalnızca bir hukuk sorunu değildir.
Totalitarizmin adaletsizliğinde hemfikir olanlar, adaletin toplumsallığı konu edilince "ilk sahipleniş" ya da "hak ediş" gibi, temelde "çıkarcı" ve "fırsatçı" niyetler taşıyan gerekçeleri ileri sürmektedirler. Hiç kuşkusuz totalitarizm, bir toplumsal adaletsizlik durumudur. Ama" "toplumsallık" nosyonunu yitirmiş bir adaletin de, âdil mi yoksa gayr-i âdil mi olduğu şüphelidir.
Oysa gerçek adalet, öncelikle şüpheye yer vermeyecek ölçüde kesin ilkelere bağlı kalmayı ve hakkaniyet ölçütünü keyfi tasarruftan sistemsel olarak uzaklaştırmayı gerektirmektedir. Bu da elbette yalnızca bir hukuk sorunu değildir.