Sosyal bir varlık olan insanın eylemi, diğer bir varlığa doğrudan veya dolaylı olarak dokunduğu için ahlaki bir nitelenmeye müstahaktır. Bu vecihle ahlak, sosyal bir olgudur. Ahlakın fikrî arka planını oluşturan ve insana birlikte yaşam bağlamında yol gösteren değerler ise içtimai yaşamın bir nevi şuurunu inşa eder.
Günümüz meta yönelimli hayat tarzında faziletin, diğer bir ifadeyle değerlerin arka plana itildiğine, sıklıkla suistimale uğratıldığına, sabiteleri az olan, eyyamcı, hazcı ve faydacı bir ilişki ve iletişim biçiminin giderek daha fazla kendini hissettirdiğine şahit olunmaktadır. Bu anlamda değerler ve onlardan doğan müspet eylem biçimi olan ahlakilik; sosyal yaşamın insanileşmesi, gücü elinde bulunduranların zalim olmaması ve insan onuruna uygun yaşam tanzimi açısından daha da önem kazanmaktadır.
Değerler sadece ferdî davranışlara yön veren düşünceler olmayıp aynı zamanda kamu vicdanının oluşmasında ve kanunların tesisinde etkili olan şiarlar bütünüdür. Bu yönleriyle onlar, toplumun birlikte yaşama imkânının fikrî ve manevi temelini de oluşturur.
Sosyal bir varlık olan insanın eylemi, diğer bir varlığa doğrudan veya dolaylı olarak dokunduğu için ahlaki bir nitelenmeye müstahaktır. Bu vecihle ahlak, sosyal bir olgudur. Ahlakın fikrî arka planını oluşturan ve insana birlikte yaşam bağlamında yol gösteren değerler ise içtimai yaşamın bir nevi şuurunu inşa eder.
Günümüz meta yönelimli hayat tarzında faziletin, diğer bir ifadeyle değerlerin arka plana itildiğine, sıklıkla suistimale uğratıldığına, sabiteleri az olan, eyyamcı, hazcı ve faydacı bir ilişki ve iletişim biçiminin giderek daha fazla kendini hissettirdiğine şahit olunmaktadır. Bu anlamda değerler ve onlardan doğan müspet eylem biçimi olan ahlakilik; sosyal yaşamın insanileşmesi, gücü elinde bulunduranların zalim olmaması ve insan onuruna uygun yaşam tanzimi açısından daha da önem kazanmaktadır.
Değerler sadece ferdî davranışlara yön veren düşünceler olmayıp aynı zamanda kamu vicdanının oluşmasında ve kanunların tesisinde etkili olan şiarlar bütünüdür. Bu yönleriyle onlar, toplumun birlikte yaşama imkânının fikrî ve manevi temelini de oluşturur.