19. yüzyılda protest sûfî kimliğiyle adından söz ettirmiş ve Kürtler adına siyasal angajmanlara sahip bir hareketin lideri olarak ün yapmış Şeyh Ubeydullah Nehrî’nin klasik mesnevî kalıbında kaleme aldığı Tuhfetü’l Ahbâb (dostlara hediye) adlı eser, Müceddidîyye öncesi ve sonrası Nakşî ekollerindeki mesnevî okuma geleneğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin ölümsüz başyapıtını çağrıştırması için Mesnevî-i Sânî (ikinci mesnevî) adıyla isimlendirilmiş nev-i şahsına münhasır bu manzûm eser, Şeyh Ubeydullah’ın siyasal ve sûfî kimliğinin yanında şair kimliğini de gösterir. Edebî form, muhteva ve beyit sayısı açısından olukça zengin olan eser, Nakşî tekke, hangâh ve mekteplerindeki Mevlâna ve Mesnevî etkisi gibi Kürt coğrafyasındaki klasik medrese ve dergâhlarındaki tasavvufî ve edebî derinliği yansıtması açısından da dikkate şayandır. Eser genel olarak Nakşîbendiyye Tarikatı ile bu tarikatın Halidîyye kolunun inanç, usul, prensip ve ritüellerini içerir. Eserde Altın Silsile denilen Hâcegân Meşâyihi ile Nakşî-Halidî şeyhlerinin silsile, makâmat ve menakıbnâmeleri hiyerarşik bir yapı dahilinde şiirsel anlatılmış olup pek çok açıdan, Nakşî literatüründeki benzer silsile ve menakıbnâmelerden görece farklı özelliklere sahiptir. Nakşibendiyye Tarikatının poetikasını ortaya koyan eserin dikkate değer en önemli yönlerinden birisi de Şeyh Ubeydullah’ın, Gazilerim adını verdiği mürid ve müntesiplerinden müteşekkil Kürt ordusuyla 93 Harbine iştirâk ederek yaşananları bir vakanüvis titizliğiyle aynı şiirsel kalıp ve üslup içerisinde kaleme alması, öznesi ve tanığı olduğu olayların kaydını tutmuş olmasıdır. Rusların Erzurum Vilayeti ile Kars ve Beyazıd sancaklarını işgali sırasında II. Abdülhamid’in talebiyle Osmanlının safında yer alarak bu savaşlarda Rus işgaline karşı direnen Kürtlerin önemli bir kısmını sevk ve idare eden Şeyh Ubeydullah, Rus kuşatması altındaki Beyazıd Sancağı ile bu sancağa bağlı bölgelerin kurtarılması ve Güney Kafkasya içlerine kadar sarkan çatışmaların niteliği dahil pek çok bilgi ve hadiseyi kendi gözlem ve değerlendirmeleriyle aktarmıştır. Bu açıdan eser kaynak değerinde olup devlet arşivlerinin resmi söylemlerine alternatif, tarihî bir referanstır.
19. yüzyılda protest sûfî kimliğiyle adından söz ettirmiş ve Kürtler adına siyasal angajmanlara sahip bir hareketin lideri olarak ün yapmış Şeyh Ubeydullah Nehrî’nin klasik mesnevî kalıbında kaleme aldığı Tuhfetü’l Ahbâb (dostlara hediye) adlı eser, Müceddidîyye öncesi ve sonrası Nakşî ekollerindeki mesnevî okuma geleneğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin ölümsüz başyapıtını çağrıştırması için Mesnevî-i Sânî (ikinci mesnevî) adıyla isimlendirilmiş nev-i şahsına münhasır bu manzûm eser, Şeyh Ubeydullah’ın siyasal ve sûfî kimliğinin yanında şair kimliğini de gösterir. Edebî form, muhteva ve beyit sayısı açısından olukça zengin olan eser, Nakşî tekke, hangâh ve mekteplerindeki Mevlâna ve Mesnevî etkisi gibi Kürt coğrafyasındaki klasik medrese ve dergâhlarındaki tasavvufî ve edebî derinliği yansıtması açısından da dikkate şayandır. Eser genel olarak Nakşîbendiyye Tarikatı ile bu tarikatın Halidîyye kolunun inanç, usul, prensip ve ritüellerini içerir. Eserde Altın Silsile denilen Hâcegân Meşâyihi ile Nakşî-Halidî şeyhlerinin silsile, makâmat ve menakıbnâmeleri hiyerarşik bir yapı dahilinde şiirsel anlatılmış olup pek çok açıdan, Nakşî literatüründeki benzer silsile ve menakıbnâmelerden görece farklı özelliklere sahiptir. Nakşibendiyye Tarikatının poetikasını ortaya koyan eserin dikkate değer en önemli yönlerinden birisi de Şeyh Ubeydullah’ın, Gazilerim adını verdiği mürid ve müntesiplerinden müteşekkil Kürt ordusuyla 93 Harbine iştirâk ederek yaşananları bir vakanüvis titizliğiyle aynı şiirsel kalıp ve üslup içerisinde kaleme alması, öznesi ve tanığı olduğu olayların kaydını tutmuş olmasıdır. Rusların Erzurum Vilayeti ile Kars ve Beyazıd sancaklarını işgali sırasında II. Abdülhamid’in talebiyle Osmanlının safında yer alarak bu savaşlarda Rus işgaline karşı direnen Kürtlerin önemli bir kısmını sevk ve idare eden Şeyh Ubeydullah, Rus kuşatması altındaki Beyazıd Sancağı ile bu sancağa bağlı bölgelerin kurtarılması ve Güney Kafkasya içlerine kadar sarkan çatışmaların niteliği dahil pek çok bilgi ve hadiseyi kendi gözlem ve değerlendirmeleriyle aktarmıştır. Bu açıdan eser kaynak değerinde olup devlet arşivlerinin resmi söylemlerine alternatif, tarihî bir referanstır.