2005 yılı aralık ayının son günlerinde çok soğuk bir akşam vakti indiğim Kanada’yı, hep böylesine dondurucu soğuk, yazı baharı olmayan, sebze meyve yetiştirilmeyen bir ülke gibi algılayıvermiştim. Sonra bahar geldi ve her yer yeşil yapraklar ve renkli tomurcuklarla kaplandı. Yaz ayları geldiğinde artık Kanada’nın çok soğuk geçen kışlarına karşılık dört mevsimli, türlü meyvelerle bezeli bir ülke olduğunu öğrenmiştik; doğudan batıya, kuzeyden güneye hiç bitmeyecekmiş duygusu uyandıran, yeşil ve mavinin her tonunu barındıran topraklara sahip bir ülke…
2005 yılı aralık ayının son günlerinde çok soğuk bir akşam vakti indiğim Kanada’yı, hep böylesine dondurucu soğuk, yazı baharı olmayan, sebze meyve yetiştirilmeyen bir ülke gibi algılayıvermiştim. Sonra bahar geldi ve her yer yeşil yapraklar ve renkli tomurcuklarla kaplandı. Yaz ayları geldiğinde artık Kanada’nın çok soğuk geçen kışlarına karşılık dört mevsimli, türlü meyvelerle bezeli bir ülke olduğunu öğrenmiştik; doğudan batıya, kuzeyden güneye hiç bitmeyecekmiş duygusu uyandıran, yeşil ve mavinin her tonunu barındıran topraklara sahip bir ülke…