XIX. yüzyıl gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse Bektâşîlik için oldukça çalkantılı bir dönem olmuştur. Kötü gidişe dur demek için ardı arkasına yeniliklere gidilmiş, “Tanzimat ve Islahat Fermanları” ilan edilmiştir. Yeniçeriler bahane edilerek Bektâşîlik yasaklanmış tekkelerine el konulmuş tarikatın ileri gelenleri sürgüne gönderilmiş ya da idam edilmiştir. 1849-1868 yılları arasında tam 19 yıl Hacı Bektaş Tekkesi postunda oturup Dedebabalık yapan Türābî; bu dönemde Bektaşiliğin ve Aleviliğin sevgi söyleminden vazgeçmemiş, hatları keskinleştirmemiş, inanç öğretilerini dile getirirken ötekileştirici tavır takınmamış, Bektaşiliğin ve Aleviliğin temel felsefesi olan insanı merkeze alarak şiirler yazmıştır. Şiirlerinde Hurûfîlikle ilgili terimlerin çokluğu ve Hurûfîlik üzerine yazdığı manzum risalesi göz önüne alındığında Türâbî’nin Hurûfiliğin kuvvetli etkisi altında olduğunu söylemek mümkündür.
Divanı eski harflerle basılmış fakat sağlıklı bir nüsha oluşturulamamıştır. Bu eser sekiz farklı nüshanın incelenmesi neticesinde oluşturulmuştur. Şiirlerinin çoğunluğu tasavvufi karakter taşımasına rağmen tekdüze bir işleyiş ve tasavvufi öğreti yoktur. Şiirlerinde aruz ve hece ölçülerini kullanan Türabi Dede şiirlerinde, Alevî-Bektaşî inancında pek görülmeyen Çâr-yâre olan sevgisini sık sık dile getirerek ayrıcalıklı bir kişilik olduğunu da göstermektedir.
XIX. yüzyıl gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse Bektâşîlik için oldukça çalkantılı bir dönem olmuştur. Kötü gidişe dur demek için ardı arkasına yeniliklere gidilmiş, “Tanzimat ve Islahat Fermanları” ilan edilmiştir. Yeniçeriler bahane edilerek Bektâşîlik yasaklanmış tekkelerine el konulmuş tarikatın ileri gelenleri sürgüne gönderilmiş ya da idam edilmiştir. 1849-1868 yılları arasında tam 19 yıl Hacı Bektaş Tekkesi postunda oturup Dedebabalık yapan Türābî; bu dönemde Bektaşiliğin ve Aleviliğin sevgi söyleminden vazgeçmemiş, hatları keskinleştirmemiş, inanç öğretilerini dile getirirken ötekileştirici tavır takınmamış, Bektaşiliğin ve Aleviliğin temel felsefesi olan insanı merkeze alarak şiirler yazmıştır. Şiirlerinde Hurûfîlikle ilgili terimlerin çokluğu ve Hurûfîlik üzerine yazdığı manzum risalesi göz önüne alındığında Türâbî’nin Hurûfiliğin kuvvetli etkisi altında olduğunu söylemek mümkündür.
Divanı eski harflerle basılmış fakat sağlıklı bir nüsha oluşturulamamıştır. Bu eser sekiz farklı nüshanın incelenmesi neticesinde oluşturulmuştur. Şiirlerinin çoğunluğu tasavvufi karakter taşımasına rağmen tekdüze bir işleyiş ve tasavvufi öğreti yoktur. Şiirlerinde aruz ve hece ölçülerini kullanan Türabi Dede şiirlerinde, Alevî-Bektaşî inancında pek görülmeyen Çâr-yâre olan sevgisini sık sık dile getirerek ayrıcalıklı bir kişilik olduğunu da göstermektedir.