Türkiye; Asya, Avrupa, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz; Şark, Garp; uluslararası ilişkiler terminolojisi bakımından da “Kuzey” ile “Güney” veya biraz demode hale gelmiş bir kavramla “Birinci Dünya”, “İkinci Dünya” ve “Üçüncü Dünyanın” tam bir kesişme noktasında yer alan bir ülke.
Diğer bir ifadeyle Türkiye; kıtalar, iklimler, kültürler, kimlikler arası tam bir jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik, jeokültürel kavşak noktası ülkesidir ve böyle bir coğrafi konum da bu ülkenin “kaderidir”.
Kuşkusuz bir ülke için böyle çok yönlü ve çok boyutlu bir ana kavşak noktasında bulunuyor olmak, gelecek nazara alındığında büyük bir “şans” olabileceği gibi; tam tersine büyük bir “talihsizlik” de olabilir. Büyük bir “şans” mı; yoksa “talihsizlik” mi olacağını; en nihayetinde bu ülkede yaşayanların öncelikle kendilerinden başkasının belirleyemeyeceği aşikardır. Filhakika gelecek, önemli ölçüde ülkede yaşayan insanların topyekun “becerileri” ya da “beceriksizlikleri” çerçevesinde tayin edilecektir.
Tam da bu manada, elinizdeki bu kitapta ülkenin halihazırdaki sakinlerinin “hal ve gidişlerine” dair “karnelerini” temaşa edebilmeye yönelik “perdelerin” bir nebze “aralanmasına” çalışılmıştır.
Elbette bu suretle, büyük bir kavşak noktasında bulunuyor olmayı, bir “şansa” çevirmeye mütevazı bir katkıda bulunmak saikiyle…
Öğrenci ve akademisyenler başta gelmek üzere, Türk dış politikasına ilgi duyan herkese faydalı olması dileğiyle…
Türkiye; Asya, Avrupa, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz; Şark, Garp; uluslararası ilişkiler terminolojisi bakımından da “Kuzey” ile “Güney” veya biraz demode hale gelmiş bir kavramla “Birinci Dünya”, “İkinci Dünya” ve “Üçüncü Dünyanın” tam bir kesişme noktasında yer alan bir ülke.
Diğer bir ifadeyle Türkiye; kıtalar, iklimler, kültürler, kimlikler arası tam bir jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik, jeokültürel kavşak noktası ülkesidir ve böyle bir coğrafi konum da bu ülkenin “kaderidir”.
Kuşkusuz bir ülke için böyle çok yönlü ve çok boyutlu bir ana kavşak noktasında bulunuyor olmak, gelecek nazara alındığında büyük bir “şans” olabileceği gibi; tam tersine büyük bir “talihsizlik” de olabilir. Büyük bir “şans” mı; yoksa “talihsizlik” mi olacağını; en nihayetinde bu ülkede yaşayanların öncelikle kendilerinden başkasının belirleyemeyeceği aşikardır. Filhakika gelecek, önemli ölçüde ülkede yaşayan insanların topyekun “becerileri” ya da “beceriksizlikleri” çerçevesinde tayin edilecektir.
Tam da bu manada, elinizdeki bu kitapta ülkenin halihazırdaki sakinlerinin “hal ve gidişlerine” dair “karnelerini” temaşa edebilmeye yönelik “perdelerin” bir nebze “aralanmasına” çalışılmıştır.
Elbette bu suretle, büyük bir kavşak noktasında bulunuyor olmayı, bir “şansa” çevirmeye mütevazı bir katkıda bulunmak saikiyle…
Öğrenci ve akademisyenler başta gelmek üzere, Türk dış politikasına ilgi duyan herkese faydalı olması dileğiyle…