Türk Düşünce Hayatı

Stok Kodu:
9789758988662
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
463
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
404,00TL
282,80TL
Taksitli fiyat: 9 x 34,56TL
Temin süresi 1-3 gündür.
9789758988662
1029117
Türk Düşünce Hayatı
Türk Düşünce Hayatı
282.80

Ortaçağ tarihçileri ve o dönemin haritacıları, dünya haritasını çizerken genellikle bildikleri anakaraları, denizleri işledikten sonra, bilmedikleri bölgeleri ’canavarlar bölgesi, insan yiyen kabilelerin yaşadığı bölgeler’ diye kendilerince ’tehlikeli isimler’le geçiştirirlermiş. Türk Düşünce Tarihiyle ilgili çalışmalar bugüne kadar genellikle ortaçağ tarihçilerinin bu bakış açısıyla yürüdü. Bilinen veya bilindiği varsayılan bölgeler işaretlendikten sonra bilinmeyen, tanınmayan bölgeler bir tehdit alanı olarak görüldü. Son zamanlarda Türk Düşünce Hayatıyla ilgili çalışmalarda bu tehlikeli bölgelerin aslında pek de öyle zannedildiği, vehmedildiği gibi tehlikeli olmadığını; tam tersine bizim gerçek düşünce zenginliklerimizin tam da buralarda yaşadığını gösterme çabasının öne çıktığını düşünüyorum.
Dolayısıyla böyle bir bakışla bugüne kadar zihnimizde kompartımanlaştırdığımız, Batıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Kemalizm, Sosyalizm, Liberalizm,

Anadoluculuk gibi çok konuşul(amay)an alanları, şimdi daha özgül ağırlıklarına uygun bir üslub içerisinde değerlendirme şansına sahibiz. Bu akımların bizim zihnimizde kategorileştirdiğimiz kadar birbirlerini dışlamadıklarını, konjonktürel olarak birbirlerini nasıl içerdiklerini, birbirlerini nasıl dönüştürdüklerini, birbirlerini nasıl etkilediklerini ve dolayısıyla aslında aynı bütünün bileşenleri olduklarını daha kolay görebiliriz...

Türkiye’nin düşünce haritasında yer alan bölgeler farklılıklarından çok benzerlikleriyle öne çıkarken Türk aydınları da hep baştan beri ya savunma psikolojisi içerisinde ya yitirilenleri tekrar alma tutkusu içerisinde veya başını biraz daha dik tutmak isteyen bir milletin sözcüsü olmak kaygısıyla hep bir seferberlik duygusu içinde yaşadı ve bu duyguyu da düşüncelerine yansıttı. Sanıyorum bu seferberlik öyle kolay bitecek gibi görünmüyor.

Ortaçağ tarihçileri ve o dönemin haritacıları, dünya haritasını çizerken genellikle bildikleri anakaraları, denizleri işledikten sonra, bilmedikleri bölgeleri ’canavarlar bölgesi, insan yiyen kabilelerin yaşadığı bölgeler’ diye kendilerince ’tehlikeli isimler’le geçiştirirlermiş. Türk Düşünce Tarihiyle ilgili çalışmalar bugüne kadar genellikle ortaçağ tarihçilerinin bu bakış açısıyla yürüdü. Bilinen veya bilindiği varsayılan bölgeler işaretlendikten sonra bilinmeyen, tanınmayan bölgeler bir tehdit alanı olarak görüldü. Son zamanlarda Türk Düşünce Hayatıyla ilgili çalışmalarda bu tehlikeli bölgelerin aslında pek de öyle zannedildiği, vehmedildiği gibi tehlikeli olmadığını; tam tersine bizim gerçek düşünce zenginliklerimizin tam da buralarda yaşadığını gösterme çabasının öne çıktığını düşünüyorum.
Dolayısıyla böyle bir bakışla bugüne kadar zihnimizde kompartımanlaştırdığımız, Batıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Kemalizm, Sosyalizm, Liberalizm,

Anadoluculuk gibi çok konuşul(amay)an alanları, şimdi daha özgül ağırlıklarına uygun bir üslub içerisinde değerlendirme şansına sahibiz. Bu akımların bizim zihnimizde kategorileştirdiğimiz kadar birbirlerini dışlamadıklarını, konjonktürel olarak birbirlerini nasıl içerdiklerini, birbirlerini nasıl dönüştürdüklerini, birbirlerini nasıl etkilediklerini ve dolayısıyla aslında aynı bütünün bileşenleri olduklarını daha kolay görebiliriz...

Türkiye’nin düşünce haritasında yer alan bölgeler farklılıklarından çok benzerlikleriyle öne çıkarken Türk aydınları da hep baştan beri ya savunma psikolojisi içerisinde ya yitirilenleri tekrar alma tutkusu içerisinde veya başını biraz daha dik tutmak isteyen bir milletin sözcüsü olmak kaygısıyla hep bir seferberlik duygusu içinde yaşadı ve bu duyguyu da düşüncelerine yansıttı. Sanıyorum bu seferberlik öyle kolay bitecek gibi görünmüyor.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat