Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 599 Eylül 2023

Stok Kodu:
4440000003756
Boyut:
19.5x27
Sayfa Sayısı:
80
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
%10 indirimli
70,00TL
63,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 7,70TL
Temin süresi 2-5 gündür.
4440000003756
1305852
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 599 Eylül 2023
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 599 Eylül 2023
63.00

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,

Bu ay edebiyatımızda sıklıkla tartışılmasına rağmen bir türlü nihayete ermeyen bir konu ile karşınızdayız: “Edebiyat ve Gelenek.” Türk edebiyatının gelenek çizgisinden ayrılıp modern bir hüviyet kazanması Tanzimat’tan bu yana devam ediyor. Peki bu süreçte Türk edebiyatı yeni bir gelenek inşa edebilmeyi başardı mı? Yoksa çağın boşluğunda süzülmeye devam mı ediyor? Bu ayki dosyamızda işte bu sorulara cevap arıyoruz. Dosyanın ilk yazısı Alâattin Karaca’ya ait. Karaca, makalesinde Türk edebiyatının gelenek karşısındaki tutumunu irdeliyor. Dosyanın ismine münhasır bu bölümdeki yazıları kronolojik bir düzen içerisinde yerleştirdiğimizi de söylemeliyim. Bu nedenle dosyanın ikinci makalesinde, Yahya Kemal ve gelenek üzerine hazırladığı yazısıyla Merve Gün karşılıyor bizleri. Gün, Yahya Kemal’in yeni şiiri inşa ederken mazi ile olan bağlantısına ve zaman içerisinde fikirlerindeki değişikliklere dikkat çekiyor. Nilay Bilir ise Behçet Necatigil’in gelenek arayışına ortak ediyor okuyucularımızı. Bilir, Necatigil’in Doğu ile Batı’yı tek başına yeterli bulmadığını ve üçüncü bir yol arayışına girdiğini naklediyor. Burak Biçer de poetika yazılarından hareketle Sezai Karakoç’un geleneğe bakışını inceliyor. Karakoç’un şiir anlayışında geleneğin yerini sorguluyor. Söz konusu gelenek olduğunda çağdaş şairlerimizden Hilmi Yavuz’u göz ardı etmek mümkün olamazdı. Dosyamızda Hilmi Yavuz’a dair iki yazı bulunuyor. Gulzar Mammadova, Hilmi Yavuz’un “Ayna” şiirlerinde geleneğin peşine düşerken Gülnar Davudova ise Hilmi Yavuz’un gelenek hakkındaki görüşlerini dile getiriyor.
Dosyamızın ardından bizleri Özay Erdem’in bir hikâyesi karşılıyor. Erdem bir kapıya benzettiği elektrik prizinden neredeyse üç kuşağın hikâyesini anlatıyor. Usta hikâyeci Necdet Ekici ise yıllardır gözü gibi baktığı, koruyup kolladığı ansiklopedileriyle vedalaşmak zorunda kalan emekli bir öğretmenin öyküsünü terennüm ediyor. Bu güzel iki hikâyenin ardından bizleri başka bir usta öykücü karşılıyor: Cemil Kavukçu. Elif Turangil, Cemil Kavukçu ile yaptığı röportajda yazarın öykücülüğüne kapı aralıyor. Bu kapı, Kavukçu üzerine çalışacak akademisyenler için de eşsiz bir malzeme sunuyor. Akşın Yenisey, Neoliberal toplumları eleştirdiği denemesiyle katkı sunuyor bu sayımıza. Yenisey, Bahtin’in “karnaval” benzetmesini esas alarak kültürün zaman içerisinde nasıl yozlaştığını gözler önüne seriyor. Malumunuz olduğu üzere son iki sayımızda, Mehmet Erdoğan’ın Sezai Karkoç’un Hatıraları üzerine yazdığı makalesini iki bölüm halinde yayımlamıştık. Salih Yılmaz ve Resul Tamgüç, bu yazıda yer alan değerlendirmelere itiraz ederek iki tenkit makalesi gönderdiler. İlkelerimiz gereği Erdoğan’a cevap niteliğindeki yazıları da yayımlıyoruz. Bu noktada bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki dergimiz gelen tüm eleştirilere açıktır. Dergimizde çıkan yazılara yönelik eleştirilerinizi bizimle paylaşmanız hâlinde memnuniyetle yayınlayacağız. Yasemin Kaya’nın bir çift eski ayakkabı üzerinden akrabalık ilişkilerini, teyze ile yeğen sevgisini anlattığı öykü ile sayımıza devam ediyoruz. Akademisyen ve şair kimliği ile öne çıkan Tarık Özcan bu sayımızda bir küpenin hikâyesini anlatıyor. Burcu Çakın Erdağ ise makalesinde Tanzimat döneminde romanın bir eğitim aracı olarak nasıl kullanıldığını dile getiriyor.
Mustafa Ruhi Şirin, Kâmil Uğurlu, Mehmet Aycı, Selim Tunçbilek, İhsan Tevfik, İlyas Kılıçaslan ve Mert Alihan Karakaş da bu sayımızda şiirleriyle yer alıyorlar.
Kitaplık ve Ajandamız bu ay da dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz… 

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,

Bu ay edebiyatımızda sıklıkla tartışılmasına rağmen bir türlü nihayete ermeyen bir konu ile karşınızdayız: “Edebiyat ve Gelenek.” Türk edebiyatının gelenek çizgisinden ayrılıp modern bir hüviyet kazanması Tanzimat’tan bu yana devam ediyor. Peki bu süreçte Türk edebiyatı yeni bir gelenek inşa edebilmeyi başardı mı? Yoksa çağın boşluğunda süzülmeye devam mı ediyor? Bu ayki dosyamızda işte bu sorulara cevap arıyoruz. Dosyanın ilk yazısı Alâattin Karaca’ya ait. Karaca, makalesinde Türk edebiyatının gelenek karşısındaki tutumunu irdeliyor. Dosyanın ismine münhasır bu bölümdeki yazıları kronolojik bir düzen içerisinde yerleştirdiğimizi de söylemeliyim. Bu nedenle dosyanın ikinci makalesinde, Yahya Kemal ve gelenek üzerine hazırladığı yazısıyla Merve Gün karşılıyor bizleri. Gün, Yahya Kemal’in yeni şiiri inşa ederken mazi ile olan bağlantısına ve zaman içerisinde fikirlerindeki değişikliklere dikkat çekiyor. Nilay Bilir ise Behçet Necatigil’in gelenek arayışına ortak ediyor okuyucularımızı. Bilir, Necatigil’in Doğu ile Batı’yı tek başına yeterli bulmadığını ve üçüncü bir yol arayışına girdiğini naklediyor. Burak Biçer de poetika yazılarından hareketle Sezai Karakoç’un geleneğe bakışını inceliyor. Karakoç’un şiir anlayışında geleneğin yerini sorguluyor. Söz konusu gelenek olduğunda çağdaş şairlerimizden Hilmi Yavuz’u göz ardı etmek mümkün olamazdı. Dosyamızda Hilmi Yavuz’a dair iki yazı bulunuyor. Gulzar Mammadova, Hilmi Yavuz’un “Ayna” şiirlerinde geleneğin peşine düşerken Gülnar Davudova ise Hilmi Yavuz’un gelenek hakkındaki görüşlerini dile getiriyor.
Dosyamızın ardından bizleri Özay Erdem’in bir hikâyesi karşılıyor. Erdem bir kapıya benzettiği elektrik prizinden neredeyse üç kuşağın hikâyesini anlatıyor. Usta hikâyeci Necdet Ekici ise yıllardır gözü gibi baktığı, koruyup kolladığı ansiklopedileriyle vedalaşmak zorunda kalan emekli bir öğretmenin öyküsünü terennüm ediyor. Bu güzel iki hikâyenin ardından bizleri başka bir usta öykücü karşılıyor: Cemil Kavukçu. Elif Turangil, Cemil Kavukçu ile yaptığı röportajda yazarın öykücülüğüne kapı aralıyor. Bu kapı, Kavukçu üzerine çalışacak akademisyenler için de eşsiz bir malzeme sunuyor. Akşın Yenisey, Neoliberal toplumları eleştirdiği denemesiyle katkı sunuyor bu sayımıza. Yenisey, Bahtin’in “karnaval” benzetmesini esas alarak kültürün zaman içerisinde nasıl yozlaştığını gözler önüne seriyor. Malumunuz olduğu üzere son iki sayımızda, Mehmet Erdoğan’ın Sezai Karkoç’un Hatıraları üzerine yazdığı makalesini iki bölüm halinde yayımlamıştık. Salih Yılmaz ve Resul Tamgüç, bu yazıda yer alan değerlendirmelere itiraz ederek iki tenkit makalesi gönderdiler. İlkelerimiz gereği Erdoğan’a cevap niteliğindeki yazıları da yayımlıyoruz. Bu noktada bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki dergimiz gelen tüm eleştirilere açıktır. Dergimizde çıkan yazılara yönelik eleştirilerinizi bizimle paylaşmanız hâlinde memnuniyetle yayınlayacağız. Yasemin Kaya’nın bir çift eski ayakkabı üzerinden akrabalık ilişkilerini, teyze ile yeğen sevgisini anlattığı öykü ile sayımıza devam ediyoruz. Akademisyen ve şair kimliği ile öne çıkan Tarık Özcan bu sayımızda bir küpenin hikâyesini anlatıyor. Burcu Çakın Erdağ ise makalesinde Tanzimat döneminde romanın bir eğitim aracı olarak nasıl kullanıldığını dile getiriyor.
Mustafa Ruhi Şirin, Kâmil Uğurlu, Mehmet Aycı, Selim Tunçbilek, İhsan Tevfik, İlyas Kılıçaslan ve Mert Alihan Karakaş da bu sayımızda şiirleriyle yer alıyorlar.
Kitaplık ve Ajandamız bu ay da dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz… 

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat