Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 601 Kasım 2023

Stok Kodu:
4440000003983
Boyut:
19.5x27
Sayfa Sayısı:
80
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
%10 indirimli
70,00TL
63,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 7,70TL
Temin süresi 2-5 gündür.
4440000003983
1312373
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 601 Kasım 2023
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 601 Kasım 2023
63.00

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olarak hazırladığımız sekiz yüz yirmi dört sayfalık 600. sayımızı, matbaadaki gecikmeden dolayı henüz sizlere ulaştıramamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. 600. sayımızın henüz ellerine ulaşmadığını bildirip meraklanan okuyucularımızın bu abidevi sayıyı gördüklerinde bizi bağışlayacaklarını umuyorum. 
Değerli okurlar, bu ayki sayımıza son yıllarda üretkenliğiyle ve hep edebiyatın gündeminde kalmasıyla dikkatlerin merkezinde olan İskender Pala’nın, son romanı olan Aşk Hikâyesi üzerine yaptığımız söyleşi ile başlıyoruz. Pala, hem son romanına hem de aşka dair sorularımıza, cesur yanıtlar verdi. Hocamızın bu romanının da ilgiyle okunacağından eminim. Bu sayımızda ayrıca vefatının 50. yıl dönümü vesilesiyle söz burcumuzun bayraklarından birini, Faruk Nafiz Çamlıbel’i anıyoruz. Yağmur Tunalı, Faruk Nafiz’in çoşkulu ve lirik dilini ele aldığı yazısında şairin portresini çiziyor. Elbette, bir şairi derinlemesine tanımanın en kısa  yolu, kendisini dinlemekten geçer. Bu düşüncelerle Faruk Nafiz’in Kurun gazetesinin tozlu sayfalarında yitmeye yüz tutmuş bir röportajını sizler için yeniden neşrettik. 
Bugünlerde İslam coğrafyasının kapanmayan yarasının yeniden kanadığına, Gazze’de Filistin halkının yaşadığı vahşete tanık oluyoruz. Hür dünyanın yine kör ve sağır olduğu bir durumla ve büyük bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Gazze’de yaşanan vahşete söz ile direnen zulme sessiz kalmayan Zeki Bulduk, bu sayımızda bizlere, Gazze’deki çocukların yaşadıklarını çarpıcı bir dille anlatıyor. Rüyasında vurulan çocukların acısı bu… 
Bülent Sayak ise Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki romanları inceliyor. Bu dönemdeki romancılarımızın erkeğe ve kadına bakış açısını gözler önüne seriyor. K. Fatma Dursun Önen, II. Meşrutiyet döneminde yazılan hatıraların ışığında Osmanlı aydınlarının medeniyet anlayışını aktarıyor bizlere. Özellikle Avrupa’ya dair önemli hatıralar kaleme alan Ahmet İhsan Tokgöz’ün medeniyete dair düşüncelerini tartışmaya açıyor. Ayşe Ünüvar, sevdiğine kavuşamayan Bekir’in hikâyesi ile gönlümüze bir kor düşürüyor. Rıdvan Şentürk, Dadaist filmleri ele aldığı yazısında Dadacıların resim sanatından nasıl etkilendiklerini gözler önüne seriyor. Günümüz insanın bunalımlarını ve bu bunalımların filmde nasıl bir karşılık bulduğunu naklediyor. Zeki Yılmaz Türk musikisinin tarihini ele aldığı yazı dizisine devam ediyor. Yılmaz, ikinci yazısında Fârâbî’yi ele alıyor. Fârâbî’nin kendisinden sonraki musikişinasları nasıl etkilediğini de Zeki Yılmaz’dan öğreniyoruz. Usta hikâyeci Salim Nizam, yeni öyküsünde bir oğulun annesine duyduğu özlemi dile getiriyor. Akşın Yenisey ise denemesinde toplumu bir tümör gibi saran ve gün geçtikçe çürümeye sebebiyet veren kitle insanını eleştiriyor. Yenisey, yazısında kitle insanının akla ve kültüre karşı verdiği savaşı anlatırken sizleri hayli rahatsız edecek ve rahat oturduğunuz koltuklarınızdan kıpırdanmanıza neden olacak. Aysel Fikret ise hikâyesinde, aşkın gencecik bir delikanlıyı nasıl mecnuna çevirebileceğini hatta onun aşk acısıyla bu dünyadan nasıl göçüp gideceğini. Ayşe Göktürk Tunceroğlu, serhat şehri Saraybosna gezisinde kaleme aldığı notlarını paylaşıyor sizlerle. Saraybosna ile hem tarihî hem de kültürel bağlarımıza değinen Tunceroğlu’nun, kendi çektiği fotoğraflar da zihnimize o şehirleri nakşediyor adeta. Şenay Eser, insanın bencilliği ile fedakârlığı arasındaki ince çizgide inşa etmiş hikâyesini. Fedakârlığın bencil insanların elinde nasıl acımasızsa sömürüldüğünü bir kez daha gösteriyor okuyuculara. Şaban Kumcu ise Ziya Paşa’nın dinî ve uhrevi yönüne değindiği araştırma yazısıyla yer alıyor bu sayımızda. 
Mehmet Aycı, Rüstem Behrudi, Suphi Saatçi, Tarık Özcan ve Aysel Nesirzade şiirleriyle renk katıyorlar bu ayki sayımızda.
Kitaplık ve ajandamız da bu ay dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olarak hazırladığımız sekiz yüz yirmi dört sayfalık 600. sayımızı, matbaadaki gecikmeden dolayı henüz sizlere ulaştıramamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. 600. sayımızın henüz ellerine ulaşmadığını bildirip meraklanan okuyucularımızın bu abidevi sayıyı gördüklerinde bizi bağışlayacaklarını umuyorum. 
Değerli okurlar, bu ayki sayımıza son yıllarda üretkenliğiyle ve hep edebiyatın gündeminde kalmasıyla dikkatlerin merkezinde olan İskender Pala’nın, son romanı olan Aşk Hikâyesi üzerine yaptığımız söyleşi ile başlıyoruz. Pala, hem son romanına hem de aşka dair sorularımıza, cesur yanıtlar verdi. Hocamızın bu romanının da ilgiyle okunacağından eminim. Bu sayımızda ayrıca vefatının 50. yıl dönümü vesilesiyle söz burcumuzun bayraklarından birini, Faruk Nafiz Çamlıbel’i anıyoruz. Yağmur Tunalı, Faruk Nafiz’in çoşkulu ve lirik dilini ele aldığı yazısında şairin portresini çiziyor. Elbette, bir şairi derinlemesine tanımanın en kısa  yolu, kendisini dinlemekten geçer. Bu düşüncelerle Faruk Nafiz’in Kurun gazetesinin tozlu sayfalarında yitmeye yüz tutmuş bir röportajını sizler için yeniden neşrettik. 
Bugünlerde İslam coğrafyasının kapanmayan yarasının yeniden kanadığına, Gazze’de Filistin halkının yaşadığı vahşete tanık oluyoruz. Hür dünyanın yine kör ve sağır olduğu bir durumla ve büyük bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız. Gazze’de yaşanan vahşete söz ile direnen zulme sessiz kalmayan Zeki Bulduk, bu sayımızda bizlere, Gazze’deki çocukların yaşadıklarını çarpıcı bir dille anlatıyor. Rüyasında vurulan çocukların acısı bu… 
Bülent Sayak ise Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki romanları inceliyor. Bu dönemdeki romancılarımızın erkeğe ve kadına bakış açısını gözler önüne seriyor. K. Fatma Dursun Önen, II. Meşrutiyet döneminde yazılan hatıraların ışığında Osmanlı aydınlarının medeniyet anlayışını aktarıyor bizlere. Özellikle Avrupa’ya dair önemli hatıralar kaleme alan Ahmet İhsan Tokgöz’ün medeniyete dair düşüncelerini tartışmaya açıyor. Ayşe Ünüvar, sevdiğine kavuşamayan Bekir’in hikâyesi ile gönlümüze bir kor düşürüyor. Rıdvan Şentürk, Dadaist filmleri ele aldığı yazısında Dadacıların resim sanatından nasıl etkilendiklerini gözler önüne seriyor. Günümüz insanın bunalımlarını ve bu bunalımların filmde nasıl bir karşılık bulduğunu naklediyor. Zeki Yılmaz Türk musikisinin tarihini ele aldığı yazı dizisine devam ediyor. Yılmaz, ikinci yazısında Fârâbî’yi ele alıyor. Fârâbî’nin kendisinden sonraki musikişinasları nasıl etkilediğini de Zeki Yılmaz’dan öğreniyoruz. Usta hikâyeci Salim Nizam, yeni öyküsünde bir oğulun annesine duyduğu özlemi dile getiriyor. Akşın Yenisey ise denemesinde toplumu bir tümör gibi saran ve gün geçtikçe çürümeye sebebiyet veren kitle insanını eleştiriyor. Yenisey, yazısında kitle insanının akla ve kültüre karşı verdiği savaşı anlatırken sizleri hayli rahatsız edecek ve rahat oturduğunuz koltuklarınızdan kıpırdanmanıza neden olacak. Aysel Fikret ise hikâyesinde, aşkın gencecik bir delikanlıyı nasıl mecnuna çevirebileceğini hatta onun aşk acısıyla bu dünyadan nasıl göçüp gideceğini. Ayşe Göktürk Tunceroğlu, serhat şehri Saraybosna gezisinde kaleme aldığı notlarını paylaşıyor sizlerle. Saraybosna ile hem tarihî hem de kültürel bağlarımıza değinen Tunceroğlu’nun, kendi çektiği fotoğraflar da zihnimize o şehirleri nakşediyor adeta. Şenay Eser, insanın bencilliği ile fedakârlığı arasındaki ince çizgide inşa etmiş hikâyesini. Fedakârlığın bencil insanların elinde nasıl acımasızsa sömürüldüğünü bir kez daha gösteriyor okuyuculara. Şaban Kumcu ise Ziya Paşa’nın dinî ve uhrevi yönüne değindiği araştırma yazısıyla yer alıyor bu sayımızda. 
Mehmet Aycı, Rüstem Behrudi, Suphi Saatçi, Tarık Özcan ve Aysel Nesirzade şiirleriyle renk katıyorlar bu ayki sayımızda.
Kitaplık ve ajandamız da bu ay dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat