Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 605 Mart 2024

Stok Kodu:
4440000004454
Boyut:
19.5x27
Sayfa Sayısı:
80
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
%10 indirimli
100,00TL
90,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 11,00TL
Temin süresi 2-5 gündür.
4440000004454
1326493
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 605 Mart 2024
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 605 Mart 2024
90.00

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Geçtiğimiz ay dergimizin ve vakfımızın kurucusu Ahmet Kabaklı’yı hem vakıf merkezimizde hem de kabri başında andık. Ahmet Kabaklı’nın doğumunun 100. yılında, mayıs ayında “Ahmet Kabaklı Armağanı” yayımlayacağız. Bu kitaba katkı sunan değerli dostlarımıza teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Orhan Türkdoğan ve Alev Alatlı’yı da rahmetle anıyorum. Dergimizin sonraki sayılarında Türk milletinin bu iki değerli aydını hakkında yazılar okuyacaksınız. 
Bu ayki dosyamızı, şiirimizdeki Garip hareketine tepki olarak doğan ve bir edebî okul kuran Hisar dergisine ve bu derginin kurucusu Mehmet Çınarlı’ya ayırdık. Dosyamızın ilk yazısı Öztürk Emiroğlu’na ait. Emiroğlu, dergi ekibinin bir araya gelmesinden, “Hisar” isminde karar kılınmasına kadar, derginin kısa tarihçesini ortaya koyuyor. Ayrıca Emiroğlu, Hisarcıların manifestosunu da paylaşıyor okurlarımızla. Muhakkak ki Hisar dergisini en iyi Hisarcılar anlatabilirdi. Bu nedenle A. Yağmur Tunalı ve Yahya Akengin’in dosyamıza katkıda bulunmaları hayli mühim. Tunalı, edebî muhit meselesini ele alarak Hisarcıların dergi çevresinde bir edebî topluluk inşa ettiklerini söylüyor. Özellikle de bu edebî topluluğun dil ve “yaşayan Türkçe” hassasiyetine temas ediyor. Akengin ise Hisar dergisinin öncüsü, lokomotifi olarak gördüğü Mehmet Çınarlı’yı ve mücadelesini anlatıyor. Öyle ki Çınarlı’nın işten çıktıktan sonra ikinci işiymiş gibi Hisar dergisinde mesai harcadığını dile getiriyor. Nuran Çınarlı’nın, “Ben, Mehmet Çınarlı’nın ikinci eşiyim. Onun birinci nikâhlısı Hisar dergisidir.” sözü aslında bu hakikate işaret ediyor. Çınarlı’yı size daha iyi tanıtabilmek adına Hisar dergisinden bir iktibas da yaptık. Mehmet Çınarlı, Şevket Rado’nun Ağaç dergisini çıkardığı sırada Necip Fazıl ile olan anılara yer vererek dergiciliğin o günkü hâline ışık tutuyor. Bu iktibasta; Ağaç, Hisar ve Türk Edebiyatı dergisiyle birlikte yayıncılık tarihimizin üç ayrı döneminde yolculuğa çıkacaksınız. Dosyamızın son yazısı ise Hasan Pulur’a ait. Pulur, edebiyatın siyaset ile olan bağına dikkat çekerek Hisar dergisine ve son Hisarcılardan Yahya Akengin’e değiniyor. 
Hüseyin Özbay, geçtiğimiz günlerde vuslata eren Alev Alatlı’nın fikir dünyamızdaki etkisini dile getiriyor. Ziya Karatekin, Kemalettin Kamu’nun biyografisini kaleme alarak onun edebiyat yolculuğundaki çetin yolunu gözler önüne seriyor. Kamu’nun edebî şahsiyetinin oluşması sürecinde yaşadığı keskin dönemeçleri, bu yazıda bulacaksınız. Macar Türkologlarla yaptığımız söyleşi dizisine bu sayımızda da devam ediyoruz. Türkolojinin önemli ismi András Róna-Tas, Sinan Yaman’ın sorularını büyük bir samimiyetle cevaplıyor. Şerif Aydemir, anılarının puslu vadilerinden hoş bir denemeyle sesleniyor okurlarımıza. Bu anılarda Fethi Gemuğluoğlu ile Ergun Göze’ye de rastlayacaksınız. Sadık K. Tural, iki parça hâlinde yayınlayacağımız makalesinin giriş bölümünde bir edebiyat metni tanımı yaparak hikâye türünün kıstasları hakkında bir çerçeve çiziyor. Ardından ikinci yazının esas konusunu oluşturan bendenizin hikâyelerini inceliyor. İsa Kocakaplan, Havran Mezarlığı Osmanlı Kitabeleri adlı kitabın yazılma serüvenine ortak ediyor bizleri. Kitabelerin tespitinden okunma sürecine kadar çalışma ekibin macerasını anlatıyor. Süleyman Kızıltoprak ise Kütahya’nın kültürel hayatına önemli katkılar sunan ressam Ahmet Yakupoğlu’nu anlatıyor. Yakupoğlu’nun içindeki Kütahya aşkına ve onun tuvaline yansıyan Kütahya’ya değiniyor. Mustafa Boğ, Ermeni çetecilerle mücadele eden bir köyü merkeze alarak bizi köydeki yalnız bir çocuğun sırdaşı yapıyor. Seda Nida Demir, çocukluk ile büyümek arasında kalan bir karakterin dramını anlatırken Zeynep Yiğit, kardeşini kaybetmiş birisinin acısına parmak basıyor. Yusuf Alparslan Özdemir, dergileri kapsamlı bir şekilde inceleyerek eleştiri notlarını bizlerle paylaşıyor. Samet Lüleci ise denemesinde çağdaş sanatı nasıl anlamalıyız, sergilerdeki eserlere hangi gözle bakmalıyız, sorularına cevap arıyor. Ayrıca iki örnek üzerinden bir okuma yöntemi de sunuyor. Kitaplık ve ajandamız da bu ay hayli renkli. 
Herkese iyi okumalar dileriz… 
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Geçtiğimiz ay dergimizin ve vakfımızın kurucusu Ahmet Kabaklı’yı hem vakıf merkezimizde hem de kabri başında andık. Ahmet Kabaklı’nın doğumunun 100. yılında, mayıs ayında “Ahmet Kabaklı Armağanı” yayımlayacağız. Bu kitaba katkı sunan değerli dostlarımıza teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Orhan Türkdoğan ve Alev Alatlı’yı da rahmetle anıyorum. Dergimizin sonraki sayılarında Türk milletinin bu iki değerli aydını hakkında yazılar okuyacaksınız. 
Bu ayki dosyamızı, şiirimizdeki Garip hareketine tepki olarak doğan ve bir edebî okul kuran Hisar dergisine ve bu derginin kurucusu Mehmet Çınarlı’ya ayırdık. Dosyamızın ilk yazısı Öztürk Emiroğlu’na ait. Emiroğlu, dergi ekibinin bir araya gelmesinden, “Hisar” isminde karar kılınmasına kadar, derginin kısa tarihçesini ortaya koyuyor. Ayrıca Emiroğlu, Hisarcıların manifestosunu da paylaşıyor okurlarımızla. Muhakkak ki Hisar dergisini en iyi Hisarcılar anlatabilirdi. Bu nedenle A. Yağmur Tunalı ve Yahya Akengin’in dosyamıza katkıda bulunmaları hayli mühim. Tunalı, edebî muhit meselesini ele alarak Hisarcıların dergi çevresinde bir edebî topluluk inşa ettiklerini söylüyor. Özellikle de bu edebî topluluğun dil ve “yaşayan Türkçe” hassasiyetine temas ediyor. Akengin ise Hisar dergisinin öncüsü, lokomotifi olarak gördüğü Mehmet Çınarlı’yı ve mücadelesini anlatıyor. Öyle ki Çınarlı’nın işten çıktıktan sonra ikinci işiymiş gibi Hisar dergisinde mesai harcadığını dile getiriyor. Nuran Çınarlı’nın, “Ben, Mehmet Çınarlı’nın ikinci eşiyim. Onun birinci nikâhlısı Hisar dergisidir.” sözü aslında bu hakikate işaret ediyor. Çınarlı’yı size daha iyi tanıtabilmek adına Hisar dergisinden bir iktibas da yaptık. Mehmet Çınarlı, Şevket Rado’nun Ağaç dergisini çıkardığı sırada Necip Fazıl ile olan anılara yer vererek dergiciliğin o günkü hâline ışık tutuyor. Bu iktibasta; Ağaç, Hisar ve Türk Edebiyatı dergisiyle birlikte yayıncılık tarihimizin üç ayrı döneminde yolculuğa çıkacaksınız. Dosyamızın son yazısı ise Hasan Pulur’a ait. Pulur, edebiyatın siyaset ile olan bağına dikkat çekerek Hisar dergisine ve son Hisarcılardan Yahya Akengin’e değiniyor. 
Hüseyin Özbay, geçtiğimiz günlerde vuslata eren Alev Alatlı’nın fikir dünyamızdaki etkisini dile getiriyor. Ziya Karatekin, Kemalettin Kamu’nun biyografisini kaleme alarak onun edebiyat yolculuğundaki çetin yolunu gözler önüne seriyor. Kamu’nun edebî şahsiyetinin oluşması sürecinde yaşadığı keskin dönemeçleri, bu yazıda bulacaksınız. Macar Türkologlarla yaptığımız söyleşi dizisine bu sayımızda da devam ediyoruz. Türkolojinin önemli ismi András Róna-Tas, Sinan Yaman’ın sorularını büyük bir samimiyetle cevaplıyor. Şerif Aydemir, anılarının puslu vadilerinden hoş bir denemeyle sesleniyor okurlarımıza. Bu anılarda Fethi Gemuğluoğlu ile Ergun Göze’ye de rastlayacaksınız. Sadık K. Tural, iki parça hâlinde yayınlayacağımız makalesinin giriş bölümünde bir edebiyat metni tanımı yaparak hikâye türünün kıstasları hakkında bir çerçeve çiziyor. Ardından ikinci yazının esas konusunu oluşturan bendenizin hikâyelerini inceliyor. İsa Kocakaplan, Havran Mezarlığı Osmanlı Kitabeleri adlı kitabın yazılma serüvenine ortak ediyor bizleri. Kitabelerin tespitinden okunma sürecine kadar çalışma ekibin macerasını anlatıyor. Süleyman Kızıltoprak ise Kütahya’nın kültürel hayatına önemli katkılar sunan ressam Ahmet Yakupoğlu’nu anlatıyor. Yakupoğlu’nun içindeki Kütahya aşkına ve onun tuvaline yansıyan Kütahya’ya değiniyor. Mustafa Boğ, Ermeni çetecilerle mücadele eden bir köyü merkeze alarak bizi köydeki yalnız bir çocuğun sırdaşı yapıyor. Seda Nida Demir, çocukluk ile büyümek arasında kalan bir karakterin dramını anlatırken Zeynep Yiğit, kardeşini kaybetmiş birisinin acısına parmak basıyor. Yusuf Alparslan Özdemir, dergileri kapsamlı bir şekilde inceleyerek eleştiri notlarını bizlerle paylaşıyor. Samet Lüleci ise denemesinde çağdaş sanatı nasıl anlamalıyız, sergilerdeki eserlere hangi gözle bakmalıyız, sorularına cevap arıyor. Ayrıca iki örnek üzerinden bir okuma yöntemi de sunuyor. Kitaplık ve ajandamız da bu ay hayli renkli. 
Herkese iyi okumalar dileriz… 
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat