İslam dünyasında dinî eserlerin manzum biçimde kaleme alınması bir gelenek olarak yüzyıllarca devam eden ve yüzlerce eserin ortaya konulmasına vesile olan özgün bir uygulama olmuştur. Bu şeklin benimsenmesi büyük ölçüde manzum anlatımın cazip ve ezbere yatkın bir yol, yazarın şair ve asıl eserin de manzum olması gibi sebeplere dayanmıştır. İslâm dünyasında manzum anlatım biçiminin dinî eserlerin hemen her türünde uygulandığı görülmektedir. Dinî eser ifadesiyle tefsir, tecvid, kırâat, hadis, kelam, fıkıh gibi Kur’ân ve Sünnet’e dayalı ilimlere ait kalem mahsulleri kastedilmektedir. Bu konuda erken dönemlerden itibaren Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde dinî-şer'î ve dinî-tasavvufî çerçevelerde ayet ve hadis çevirilerinden tefsir, fıkıh, kelâm ve akâide, kırâatten ilmihale, siyerden tabakata, kısas-ı enbiyâ ve menâkıb-ı evliyâdan maktel ve kaside-i bürde ve bür’e çevirilerine kadar yüzlerce manzum eserin yazıldığı ve çok zengin bir dil ve edebiyat hazinesinin ortaya konulduğu görülmektedir.
İslam dünyasında dinî eserlerin manzum biçimde kaleme alınması bir gelenek olarak yüzyıllarca devam eden ve yüzlerce eserin ortaya konulmasına vesile olan özgün bir uygulama olmuştur. Bu şeklin benimsenmesi büyük ölçüde manzum anlatımın cazip ve ezbere yatkın bir yol, yazarın şair ve asıl eserin de manzum olması gibi sebeplere dayanmıştır. İslâm dünyasında manzum anlatım biçiminin dinî eserlerin hemen her türünde uygulandığı görülmektedir. Dinî eser ifadesiyle tefsir, tecvid, kırâat, hadis, kelam, fıkıh gibi Kur’ân ve Sünnet’e dayalı ilimlere ait kalem mahsulleri kastedilmektedir. Bu konuda erken dönemlerden itibaren Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde dinî-şer'î ve dinî-tasavvufî çerçevelerde ayet ve hadis çevirilerinden tefsir, fıkıh, kelâm ve akâide, kırâatten ilmihale, siyerden tabakata, kısas-ı enbiyâ ve menâkıb-ı evliyâdan maktel ve kaside-i bürde ve bür’e çevirilerine kadar yüzlerce manzum eserin yazıldığı ve çok zengin bir dil ve edebiyat hazinesinin ortaya konulduğu görülmektedir.