İnsanların henüz yerleşik hayata geçmedikleri dönemlerden beri kullanılan ad, kişiyi toplumdaki diğer kimselerden ayırmaya yarayan, toplum içerisindeki ilişkilerde onu belirleyen hukuki bir tanıtım aracıdır. Adın taşıdığı önem nedeni ile ad ile ilgili hem özel hukuk alanında hem de kamu hukuku alanında çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir.
Adın, toplum içinde üstlendiği görevleri tam anlamı ile yerine getirebilmesi için kural olarak herkesin bir ada sahip olması zorunludur. Bunun yanında, adın istenildiği gibi ve sık sık değiştirilmesi toplumsal yaşamda birçok karışıklık ve güvencesizliğe neden olabilir.
Bu durum dikkate alınarak adın sürekliliği ve değişmezliği ilke olarak benimsenmiştir. Ancak bir taraftan da kişinin şahsiyeti ile adı arasındaki sıkı bağ nedeni ile haklı sebeplere dayanılmak sureti ile kişiliğe ve korunması gereken önemli menfaatlere zarar verici bir durum ortaya çıktığında, adın değiştirilmesine imkân tanınması gerektiği de kabul edilmiştir. Bu nedenle Türk Hukukunda, Medeni Kanunun 27'nci maddesiyle adın değiştirilmesinin haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebileceği kabul edilmiştir.
Kitapta, Türk Hukukunda yer alan ad ile ilgili düzenlemelerle adın değiştirilmesi için öngörülen yargı süreci, doktrindeki farklı görüşler ile Yargıtay'ın içtihatlarından da istifade edilerek incelenmiştir. Bu kapsamda Kitap üç ana bölüme ayılarak, ilk bölümde konunun temelini oluşturan ad kavramının üzerinde duruldu. İkinci bölümde ise adın değiştirilmesinin yasal dayanakları ve adın değiştirilmesinin şartı olan haklı sebep kavramı incelendi. Son bölümde ise adın değiştirilmesi için açılacak davanın yargılama usulü anlatılarak adın değiştirilmesinin sonuçlarına değinilmiştir.
İnsanların henüz yerleşik hayata geçmedikleri dönemlerden beri kullanılan ad, kişiyi toplumdaki diğer kimselerden ayırmaya yarayan, toplum içerisindeki ilişkilerde onu belirleyen hukuki bir tanıtım aracıdır. Adın taşıdığı önem nedeni ile ad ile ilgili hem özel hukuk alanında hem de kamu hukuku alanında çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir.
Adın, toplum içinde üstlendiği görevleri tam anlamı ile yerine getirebilmesi için kural olarak herkesin bir ada sahip olması zorunludur. Bunun yanında, adın istenildiği gibi ve sık sık değiştirilmesi toplumsal yaşamda birçok karışıklık ve güvencesizliğe neden olabilir.
Bu durum dikkate alınarak adın sürekliliği ve değişmezliği ilke olarak benimsenmiştir. Ancak bir taraftan da kişinin şahsiyeti ile adı arasındaki sıkı bağ nedeni ile haklı sebeplere dayanılmak sureti ile kişiliğe ve korunması gereken önemli menfaatlere zarar verici bir durum ortaya çıktığında, adın değiştirilmesine imkân tanınması gerektiği de kabul edilmiştir. Bu nedenle Türk Hukukunda, Medeni Kanunun 27'nci maddesiyle adın değiştirilmesinin haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebileceği kabul edilmiştir.
Kitapta, Türk Hukukunda yer alan ad ile ilgili düzenlemelerle adın değiştirilmesi için öngörülen yargı süreci, doktrindeki farklı görüşler ile Yargıtay'ın içtihatlarından da istifade edilerek incelenmiştir. Bu kapsamda Kitap üç ana bölüme ayılarak, ilk bölümde konunun temelini oluşturan ad kavramının üzerinde duruldu. İkinci bölümde ise adın değiştirilmesinin yasal dayanakları ve adın değiştirilmesinin şartı olan haklı sebep kavramı incelendi. Son bölümde ise adın değiştirilmesi için açılacak davanın yargılama usulü anlatılarak adın değiştirilmesinin sonuçlarına değinilmiştir.