Delilik özgürlüktür; dünyanın mantığa, kurallara sığmayan düzenine karşı marjinal bir itirazdır, akla isyan eden sorumsuz bir akıl denemesidir. Bu kitapta çok çeşitli, çok anlamlı kavramlar olan deli ve delilik, Türk kültürü temel alınarak araştırıldı. Deli ve delilik; şamandan sufiye, aşıktan komik tiplere, tanrıoğlundan evliyaya, bimarhanelerde tedavi görenlerden çılgın kahramanlara ve esrar ilmini bilen evliyalara kadar geniş bir muhtevaya sahiptir.
En azından akli dengesi olmayan ve doğuştan deli olanlarla, bir tecelladan, ilahi aşkın şiddetinden, Hüsnü Mutlak’ın güzelliğinden delirenleri; çeşitli nedenlerden, mesela şarap içmekten, baharın gelişinden, kanın coşmasından, aşırı sinirden cinnet geçirenleri; fiziksel travmalar sebebiyle aklı selimini kaybedenlerle, bazı toplumsal baskılardan dolayı kendini deli gibi kaleme verenleri; atılgan, dürüst, gözüpek delikanlı, deli dolu olanlarla, deli veya zırdeli diye adlandırılanları; Allah’ın güzel sıfatlarının azameti karşısında sürekli cezbe halinde olanlarla, delilik hastalığına yakalananları; deli muamelesi görenleri ve nihayet bunların hepsiyle kutsal delileri birbirinden ayırmak gerekir.
Fuzuli Bayat’ın Türk Kültüründe Deli ve Delilik adlı bu çalışmasında, bütün bu ayrımlar izah edildikten sonra varılan netice ise şudur: Deliyi hastanelere kapatan, ona cüzzamlı bir hasta, bazen de bir eğlence vesilesi gibi bakan Avrupa kültürünün aksine, Türkler deliye, Allah tarafından verilmiş bir emanet olarak bakmışlardır.
Delilik özgürlüktür; dünyanın mantığa, kurallara sığmayan düzenine karşı marjinal bir itirazdır, akla isyan eden sorumsuz bir akıl denemesidir. Bu kitapta çok çeşitli, çok anlamlı kavramlar olan deli ve delilik, Türk kültürü temel alınarak araştırıldı. Deli ve delilik; şamandan sufiye, aşıktan komik tiplere, tanrıoğlundan evliyaya, bimarhanelerde tedavi görenlerden çılgın kahramanlara ve esrar ilmini bilen evliyalara kadar geniş bir muhtevaya sahiptir.
En azından akli dengesi olmayan ve doğuştan deli olanlarla, bir tecelladan, ilahi aşkın şiddetinden, Hüsnü Mutlak’ın güzelliğinden delirenleri; çeşitli nedenlerden, mesela şarap içmekten, baharın gelişinden, kanın coşmasından, aşırı sinirden cinnet geçirenleri; fiziksel travmalar sebebiyle aklı selimini kaybedenlerle, bazı toplumsal baskılardan dolayı kendini deli gibi kaleme verenleri; atılgan, dürüst, gözüpek delikanlı, deli dolu olanlarla, deli veya zırdeli diye adlandırılanları; Allah’ın güzel sıfatlarının azameti karşısında sürekli cezbe halinde olanlarla, delilik hastalığına yakalananları; deli muamelesi görenleri ve nihayet bunların hepsiyle kutsal delileri birbirinden ayırmak gerekir.
Fuzuli Bayat’ın Türk Kültüründe Deli ve Delilik adlı bu çalışmasında, bütün bu ayrımlar izah edildikten sonra varılan netice ise şudur: Deliyi hastanelere kapatan, ona cüzzamlı bir hasta, bazen de bir eğlence vesilesi gibi bakan Avrupa kültürünün aksine, Türkler deliye, Allah tarafından verilmiş bir emanet olarak bakmışlardır.