XX.asra kadar Müslüman ülkeler içerisinde bağımsız olabilen ikidevlet vardı. Türkiye ve İran! İki devlet bağımsızlıklarını köklü devlet kültürüne sahip olmaya borçluydu. Azerbaycan ise tarihinde büyük devletler kurmuş fakat XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık Rusya’nın hâkimiyetine girmiştir. İlk olarak Çarlık Rusya’nın sömürgesi olmak zorunda kalan Azerbaycan, 1920’den itibaren komünist Rusya’nın uydusu olmuştur. 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Türkiye ile ilişkilerini geliştirme yoluna giderken İran ile tarihten gelen devletlerarası güvensizlikle pek de iyi olmayan münasebetler kurmuştur. Bu bağlamda “Türkiye-Azerbaycan İlişkileri ve İran (1991-2003)” başlıklı çalışma ortaya konurken, doğal olarak birbirleriyle çatışma halindeki güç merkezleri tarafından meydana getirilmiş literatür ile çalışmak zorunda kalınmıştır.
Çalışma oluşurken mukayeseli tarih anlayışı gereği her üç tarafında kaleminden çıkmış eserlere başvuruldu. Özellikle Farsça, Azerice (Türkçenin bir lehçesi) ve Türkçe kaynaklardan faydalanıldı. Ayrıca Azerice kaynaklardan faydalanmak için Azerbaycan’a giderek devlet kütüphanelerinde (Milli Elmler Akademisi Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi, Ahundov Kütüphanesi) girilmiştir. Arşivde gazete taraması ve kitaplar incelenmiştir. Ancak Türk ve Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının arşivleri dışarıya kapalı olduğu için birinci el kaynaklar kullanılmada sorun yaşandı.
XX.asra kadar Müslüman ülkeler içerisinde bağımsız olabilen ikidevlet vardı. Türkiye ve İran! İki devlet bağımsızlıklarını köklü devlet kültürüne sahip olmaya borçluydu. Azerbaycan ise tarihinde büyük devletler kurmuş fakat XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çarlık Rusya’nın hâkimiyetine girmiştir. İlk olarak Çarlık Rusya’nın sömürgesi olmak zorunda kalan Azerbaycan, 1920’den itibaren komünist Rusya’nın uydusu olmuştur. 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Türkiye ile ilişkilerini geliştirme yoluna giderken İran ile tarihten gelen devletlerarası güvensizlikle pek de iyi olmayan münasebetler kurmuştur. Bu bağlamda “Türkiye-Azerbaycan İlişkileri ve İran (1991-2003)” başlıklı çalışma ortaya konurken, doğal olarak birbirleriyle çatışma halindeki güç merkezleri tarafından meydana getirilmiş literatür ile çalışmak zorunda kalınmıştır.
Çalışma oluşurken mukayeseli tarih anlayışı gereği her üç tarafında kaleminden çıkmış eserlere başvuruldu. Özellikle Farsça, Azerice (Türkçenin bir lehçesi) ve Türkçe kaynaklardan faydalanıldı. Ayrıca Azerice kaynaklardan faydalanmak için Azerbaycan’a giderek devlet kütüphanelerinde (Milli Elmler Akademisi Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi, Ahundov Kütüphanesi) girilmiştir. Arşivde gazete taraması ve kitaplar incelenmiştir. Ancak Türk ve Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının arşivleri dışarıya kapalı olduğu için birinci el kaynaklar kullanılmada sorun yaşandı.