Yargı, yapısı ve işleyişi ile özellikle son on yıldır sürekli gündemimizi işgal ediyor. Medyada en çok tartışılan Ergenekon, KCK, Hrant Dink davalarının tek başına analizleri bile sistemin en önemli aksaklıklarını gözler önüne sermeye yetecek durumda. Uzayan davalar ve tutukluluk süreleri, sistematik ve akılcı çalışmalar yapılmadan oluşturulmuş ve gündem yaratma amacıyla ortaya saçılan dev iddianame dosyaları, herkesi potansiyel suçlu kabul eden gözetleme ve soruşturma biçimleri, bazı kamu görevlilerinin soruşturulmasını engelleyen hukuki düzenlemeler, suçluları ortaya çıkaramadan verilen hükümler vicdanlardaki adalet duygusunu tatmin etmek şöyle dursun, toplumda korku ve yılgınlık yaratmaya hizmet ediyor. 2004 yılında Avrupa Birliği reformları, 2010'da da anayasa değişikliği ile pek çok noktasına müdahale edildiği halde neden sistem "tıkır tıkır" işleyememektedir? Yoksa sistem aslında göremediğimiz amaçlarına ulaşıyor mu? Elinizdeki kitap bu soruları irdelemedi. Yine de bu kitap, yargıyı düşünürken, okuyucuya yeni bir bakış açısı kazandırmayı umut ediyor; "yargı" denen sistemin nasıl bir yönetsel yapılanma içinde işlediğini göstermeyi amaçlıyor ve yargının sorunlarının bağlı olduğu yönetsel mekanizma anlaşılmadan doğru değerlendirilemeyeceğini savunuyor.
Yargı, yapısı ve işleyişi ile özellikle son on yıldır sürekli gündemimizi işgal ediyor. Medyada en çok tartışılan Ergenekon, KCK, Hrant Dink davalarının tek başına analizleri bile sistemin en önemli aksaklıklarını gözler önüne sermeye yetecek durumda. Uzayan davalar ve tutukluluk süreleri, sistematik ve akılcı çalışmalar yapılmadan oluşturulmuş ve gündem yaratma amacıyla ortaya saçılan dev iddianame dosyaları, herkesi potansiyel suçlu kabul eden gözetleme ve soruşturma biçimleri, bazı kamu görevlilerinin soruşturulmasını engelleyen hukuki düzenlemeler, suçluları ortaya çıkaramadan verilen hükümler vicdanlardaki adalet duygusunu tatmin etmek şöyle dursun, toplumda korku ve yılgınlık yaratmaya hizmet ediyor. 2004 yılında Avrupa Birliği reformları, 2010'da da anayasa değişikliği ile pek çok noktasına müdahale edildiği halde neden sistem "tıkır tıkır" işleyememektedir? Yoksa sistem aslında göremediğimiz amaçlarına ulaşıyor mu? Elinizdeki kitap bu soruları irdelemedi. Yine de bu kitap, yargıyı düşünürken, okuyucuya yeni bir bakış açısı kazandırmayı umut ediyor; "yargı" denen sistemin nasıl bir yönetsel yapılanma içinde işlediğini göstermeyi amaçlıyor ve yargının sorunlarının bağlı olduğu yönetsel mekanizma anlaşılmadan doğru değerlendirilemeyeceğini savunuyor.