Yakın bir tarihin konu edildiği çalışmalarda belgelerin yanı sıra bu tarihin canlı tanıklarının da veri toplama sürecine dâhil edilmesi, konunun daha etraflı bir şekilde anlaşılmasına ve daha güvenilir sonuçların elde edilmesine olanak tanımaktadır. Literatürde sözlü tarih ismiyle yer alan bu araştırma metodolojisinin tarihi konu edinen farklı bilimsel disiplinler için kullanımının giderek yaygınlaştığını gözlemleyebilmek mümkündür. Cumhuriyet tarihi ve Türkiye’deki din eğitiminin seyri özelinde düşünüldüğünde günümüz itibariyle bir asırlık süreci geride bırakan bir tecrübenin belgeler, resmî kararlar, uygulamalar ve akademik çalışmalarının yanı sıra bizatihi deneyimleri ile henüz hayatta bulunan tanıklarının da mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla din eğitimi tarihi araştırmalarında, özellikle cumhuriyet dönemi din eğitimi tecrübesine ilişkin, satır arası diye nitelendirilebilecek verileri elde etmek, başka bir bakış açısıyla cumhuriyet dönemi din eğitiminin detaylarına vakıf olabilmek amacıyla sözlü tarih yöntemi ile veri elde edip sürece odaklanmanın önem arz ettiği söylenebilir. Elinizdeki eser, böyle bir düşünceden hareketle dönemi tecrübe eden tanıkların bakış açısıyla Türkiye’de 1950’lerden 1970’lere kadar yaygın din eğitimi faaliyetlerini ele almaktadır. Okuyucu, bu eserde canlı tanıkların anılarıyla inşa edilmiş bir yakın tarih yolculuğuna çıkmaktadır.
Yakın bir tarihin konu edildiği çalışmalarda belgelerin yanı sıra bu tarihin canlı tanıklarının da veri toplama sürecine dâhil edilmesi, konunun daha etraflı bir şekilde anlaşılmasına ve daha güvenilir sonuçların elde edilmesine olanak tanımaktadır. Literatürde sözlü tarih ismiyle yer alan bu araştırma metodolojisinin tarihi konu edinen farklı bilimsel disiplinler için kullanımının giderek yaygınlaştığını gözlemleyebilmek mümkündür. Cumhuriyet tarihi ve Türkiye’deki din eğitiminin seyri özelinde düşünüldüğünde günümüz itibariyle bir asırlık süreci geride bırakan bir tecrübenin belgeler, resmî kararlar, uygulamalar ve akademik çalışmalarının yanı sıra bizatihi deneyimleri ile henüz hayatta bulunan tanıklarının da mevcut olduğu görülmektedir. Dolayısıyla din eğitimi tarihi araştırmalarında, özellikle cumhuriyet dönemi din eğitimi tecrübesine ilişkin, satır arası diye nitelendirilebilecek verileri elde etmek, başka bir bakış açısıyla cumhuriyet dönemi din eğitiminin detaylarına vakıf olabilmek amacıyla sözlü tarih yöntemi ile veri elde edip sürece odaklanmanın önem arz ettiği söylenebilir. Elinizdeki eser, böyle bir düşünceden hareketle dönemi tecrübe eden tanıkların bakış açısıyla Türkiye’de 1950’lerden 1970’lere kadar yaygın din eğitimi faaliyetlerini ele almaktadır. Okuyucu, bu eserde canlı tanıkların anılarıyla inşa edilmiş bir yakın tarih yolculuğuna çıkmaktadır.