Türkiye'de sol, 1961 Anayasası'nın kabulünden sonra, sınırları oldukça genişlemiş yasal bir
çerçeve içinde hareket ederek görünür olmaya ve yaklaşık yarım asırlık bir dönemin sonunda
kitlesellik kazanmaya başlamıştır. Bu gelişmeyle birbirini besler bir biçimde aynı süreçte
uluslararası Marksist yazın gerek doğrudan gerekse çevirilerle daha ulaşılabilir olmuş, sol bakış
açısına sahip çeşitli telif eserler ortaya konmuş, çeşitli süreli yayınlar çıkarılmıştır. Öncesinde
ortamı olmadığından gündeme ve belki akıllara bile gelemeyen birçok konu, dikkate değer ölçüde akademisyenin katılımıyla, saf bir akademik veya entelektüel ilginin ötesinde, mevcut toplumsal yapıyı köklü bir dönüşüme uğratma amacına sahip bir siyasi konumlanış ekseninde tartışılmaya başlanmıştır.
Bu eksende tartışmalara yol açan, özellikle sosyolog ve iktisatçıların katılım gösterdiği önemli
konulardan birisi de Osmanlı toplum yapısının tanımlanması olmuştur. Bu tartışmalarda
katılımcıların bazıları söz konusu yapının özgünlüğüne vurgu yapmış, daha çoğu ise evrensel
olduğu iddia edilen feodalite ve yaygın ele alınışında feodalitenin evrensel olmadığı varsayımına
sahip olan Asya tipi üretim tarzı (ATÜT) kavramlarına başvurmuştur.
Bu kitapta profesyonel tarihçi olmayan solcuların yürütmüş olduğu Osmanlı toplum yapısı
tartışmalarının sol hareketlerin siyasi gündemleriyle eş zamanlı takip edilmesi, başka bir ifadeyle tarihselleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda; tartışmaların solda niçin ve nasıl başladığı, hangi dinamiklerle sürdüğü ve dönüşümlere uğradığı, solun gündeminden nasıl çıktığı sorgulanmıştır.
Türkiye'de sol, 1961 Anayasası'nın kabulünden sonra, sınırları oldukça genişlemiş yasal bir
çerçeve içinde hareket ederek görünür olmaya ve yaklaşık yarım asırlık bir dönemin sonunda
kitlesellik kazanmaya başlamıştır. Bu gelişmeyle birbirini besler bir biçimde aynı süreçte
uluslararası Marksist yazın gerek doğrudan gerekse çevirilerle daha ulaşılabilir olmuş, sol bakış
açısına sahip çeşitli telif eserler ortaya konmuş, çeşitli süreli yayınlar çıkarılmıştır. Öncesinde
ortamı olmadığından gündeme ve belki akıllara bile gelemeyen birçok konu, dikkate değer ölçüde akademisyenin katılımıyla, saf bir akademik veya entelektüel ilginin ötesinde, mevcut toplumsal yapıyı köklü bir dönüşüme uğratma amacına sahip bir siyasi konumlanış ekseninde tartışılmaya başlanmıştır.
Bu eksende tartışmalara yol açan, özellikle sosyolog ve iktisatçıların katılım gösterdiği önemli
konulardan birisi de Osmanlı toplum yapısının tanımlanması olmuştur. Bu tartışmalarda
katılımcıların bazıları söz konusu yapının özgünlüğüne vurgu yapmış, daha çoğu ise evrensel
olduğu iddia edilen feodalite ve yaygın ele alınışında feodalitenin evrensel olmadığı varsayımına
sahip olan Asya tipi üretim tarzı (ATÜT) kavramlarına başvurmuştur.
Bu kitapta profesyonel tarihçi olmayan solcuların yürütmüş olduğu Osmanlı toplum yapısı
tartışmalarının sol hareketlerin siyasi gündemleriyle eş zamanlı takip edilmesi, başka bir ifadeyle tarihselleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda; tartışmaların solda niçin ve nasıl başladığı, hangi dinamiklerle sürdüğü ve dönüşümlere uğradığı, solun gündeminden nasıl çıktığı sorgulanmıştır.