Bugün karşılaştırmalı tarih yaklaşımı, kullandığı çeşitli araçlarla ülkelerin tarihini kavramada önemli yöntemler geliştirmekte, çok sayıda tarihsel olgunun iç içe geçmiş ilişkilerini çözerek kabul edilebilir tarihsel sonuç ve genellemelere ulaşabilmektedir. İşte Mustafa Suphi Erden'in Türkiye ve İran'da Vatandaşlık ve Etnisite adlı bu çalışması, modernleşme süreçleri içinde Türkiye ve İran'ın şekillenmiş vatandaşlık kavramlarını, ülkelerdeki modern devletin oluşumunun yanısıra etnik yapılarını da temel alıp, karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Türkiye ve İran, özellikle 1920'li ve 30'lu yıllarda benzer süreçlerden geçmiş olmalarına hatta İran'da 1906'da, Türkiye'de 1908'de gerçekleşen meşrutiyet ve anayasa devrimleriyle başlayan reform hareketlerinin ortak kaderine rağmen, 1980'lere gelirken her iki ülke çok farklı rejimlere sahip oldu. Acaba bu süreç içinde iki ülkenin önünde farklı yolları oluşturan toplumsal, kültürel ve tarihsel ayrılıklar nasıl gelişti? Bir anlamda Atatürk ve Rıza Şah'ın otoriter modernleşme temelinde gerçekleştirmeye çalıştıkları “ortak hedef” nasıl ayrışarak, içsel dinamiklerle birlikte Ortadoğu coğrafyasında bugün de belirlenmiş, farklı sosyo-politik köşelerde yeraldı?
Eserde bu sorulara cevap arayan Erden, en başta Türkiye'de Osmanlı'dan gelen güçlü devlet geleneğinin yanısıra toplumsal muhalefetin zayıflığı ile devlet bürokrasisinin yaygınlığına işaret etmekte; buna karşılık İran'da kitle hareketleri karşısında görece güçsüz ve bürokrasisiyle merkeziyetçiliği daha az olan bir devlet yapısının varlığına değinmektedir. Bunun sonucunda, Türkiye'de devlet, Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan modernleşme projesini büyük ölçüde gerçekleştirirken, İran'da Pehlevilerin başlattığı benzer proje, kitlesel bir ayaklanma ile ortadan kalktı. Bu kitap, Türkiye ve İran'daki devlet-toplum ilişkilerinin özelliklerini tespit ederken,her iki ülkenin vatandaşlıkları arasındaki farkları ve benzerlikleri ortaya koymayıamaçlamaktadır.
Bugün karşılaştırmalı tarih yaklaşımı, kullandığı çeşitli araçlarla ülkelerin tarihini kavramada önemli yöntemler geliştirmekte, çok sayıda tarihsel olgunun iç içe geçmiş ilişkilerini çözerek kabul edilebilir tarihsel sonuç ve genellemelere ulaşabilmektedir. İşte Mustafa Suphi Erden'in Türkiye ve İran'da Vatandaşlık ve Etnisite adlı bu çalışması, modernleşme süreçleri içinde Türkiye ve İran'ın şekillenmiş vatandaşlık kavramlarını, ülkelerdeki modern devletin oluşumunun yanısıra etnik yapılarını da temel alıp, karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Türkiye ve İran, özellikle 1920'li ve 30'lu yıllarda benzer süreçlerden geçmiş olmalarına hatta İran'da 1906'da, Türkiye'de 1908'de gerçekleşen meşrutiyet ve anayasa devrimleriyle başlayan reform hareketlerinin ortak kaderine rağmen, 1980'lere gelirken her iki ülke çok farklı rejimlere sahip oldu. Acaba bu süreç içinde iki ülkenin önünde farklı yolları oluşturan toplumsal, kültürel ve tarihsel ayrılıklar nasıl gelişti? Bir anlamda Atatürk ve Rıza Şah'ın otoriter modernleşme temelinde gerçekleştirmeye çalıştıkları “ortak hedef” nasıl ayrışarak, içsel dinamiklerle birlikte Ortadoğu coğrafyasında bugün de belirlenmiş, farklı sosyo-politik köşelerde yeraldı?
Eserde bu sorulara cevap arayan Erden, en başta Türkiye'de Osmanlı'dan gelen güçlü devlet geleneğinin yanısıra toplumsal muhalefetin zayıflığı ile devlet bürokrasisinin yaygınlığına işaret etmekte; buna karşılık İran'da kitle hareketleri karşısında görece güçsüz ve bürokrasisiyle merkeziyetçiliği daha az olan bir devlet yapısının varlığına değinmektedir. Bunun sonucunda, Türkiye'de devlet, Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan modernleşme projesini büyük ölçüde gerçekleştirirken, İran'da Pehlevilerin başlattığı benzer proje, kitlesel bir ayaklanma ile ortadan kalktı. Bu kitap, Türkiye ve İran'daki devlet-toplum ilişkilerinin özelliklerini tespit ederken,her iki ülkenin vatandaşlıkları arasındaki farkları ve benzerlikleri ortaya koymayıamaçlamaktadır.