Türkiye’de dil tartışmaları oldukça ilgi çekmiştir. Tanzimat Dönemi’nden itibaren yaklaşık 150 yıllık süreç, yoğun dil tartışmalarını ihtiva eder. Bu çalışmada, siyasetin de dikkatleri celbeden şekilde müdahil olduğu dil tartışmalarının 1950-1983 yıllarını kapsayan dönemi ele alınmıştır.
Tanzimat Dönemi ile Meşrutiyet Dönemi’nde dil tartışmaları daha ziyade sosyolojik ve ilmî düzeydeydi. Islahın düşünüldüğü bu dönemlerin en önemli özelliği dilin yoğun biçimde tartışılması olmuştur. Söz konusu tartışmalar Erken Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında ise medeniyet değiştirme çerçevesinde yapılmıştır. 1940-1945 yılları arasında dile yapılan müdahaleler, 1946 yılında yapılan genel seçimlerin sonuçlarını etkilemiştir. Dile yapılan bu müdahalelere tepkiler, 1946 seçimlerden sonra daha da yoğunlaşmıştır. Bu tepkiler, 23-31 Ekim 1948’de Muallimler Birliğinin düzenlediği Birinci Dil Kongresinde organize biçimde kendini göstermiştir. Dolayısıyla Türk Dil Kurumunun (TDK) 19-23 Aralık 1949’da düzenlediği Altıncı Türk Dil Kurultayı bu tepkilerin etkisini kırma çerçevesinde şekillenmiştir. Bu kurultayın öne çıkan en önemli sonuçlarından biri, “Türk dili, Türk milletinin kullandığı dildir.” şeklindeki ifade olmuştur ki dilde muhafazakâr görüşü benimseyenlerin yıllar boyu süren dil tartışmalarında sıklıkla vurgu yaptığı söylem de bu olmuştur. Kurultayda alınan bu karar, dilde muhafazakâr kesimin bu görüşünün zımnen teyidi ve aslında TDK’nin dilde muhafazakâr kesime bir bakıma tavizi olması hasebiyle dikkatleri çekmiştir.
Değişen süreçlerin getirdiği birikimle 1950’lerin başından itibaren Demokrat Parti’nin gösterdiği siyasi tepkilerin yoğunlaşması ve dil tartışmalarının yön değiştirmeye başlaması, bu dönemin müstakil bir çalışma olarak ele alınmasındaki temel sebeptir. Bu çalışmanın giriş bölümünde dil tartışmalarının genel bir seyri ele alınarak kısa bir tahlili yapılmıştır. İlk bölüm Tanzimat, Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet dönemlerindeki tartışmaların öne çıkan yönlerine ayrılarak 1950’ye gelinceye kadarki süreç gözden geçirilmiştir. Diğer bölümlerde ise dil kurultaylarının tutanakları temel alınmak üzere tartışmaların basına ve yer yer TBMM’ye yansımaları çerçevesinde siyasetin ve siyasi tutumların dil tartışmalarını nasıl bir noktaya getirdiği, bu tartışmaların ilmî faydadan çok siyasi fayda teminine yönelik nasıl ve niçin dönüştüğü yorumlanmaya çalışılmıştır
Türkiye’de dil tartışmaları oldukça ilgi çekmiştir. Tanzimat Dönemi’nden itibaren yaklaşık 150 yıllık süreç, yoğun dil tartışmalarını ihtiva eder. Bu çalışmada, siyasetin de dikkatleri celbeden şekilde müdahil olduğu dil tartışmalarının 1950-1983 yıllarını kapsayan dönemi ele alınmıştır.
Tanzimat Dönemi ile Meşrutiyet Dönemi’nde dil tartışmaları daha ziyade sosyolojik ve ilmî düzeydeydi. Islahın düşünüldüğü bu dönemlerin en önemli özelliği dilin yoğun biçimde tartışılması olmuştur. Söz konusu tartışmalar Erken Cumhuriyet Dönemi’nin başlarında ise medeniyet değiştirme çerçevesinde yapılmıştır. 1940-1945 yılları arasında dile yapılan müdahaleler, 1946 yılında yapılan genel seçimlerin sonuçlarını etkilemiştir. Dile yapılan bu müdahalelere tepkiler, 1946 seçimlerden sonra daha da yoğunlaşmıştır. Bu tepkiler, 23-31 Ekim 1948’de Muallimler Birliğinin düzenlediği Birinci Dil Kongresinde organize biçimde kendini göstermiştir. Dolayısıyla Türk Dil Kurumunun (TDK) 19-23 Aralık 1949’da düzenlediği Altıncı Türk Dil Kurultayı bu tepkilerin etkisini kırma çerçevesinde şekillenmiştir. Bu kurultayın öne çıkan en önemli sonuçlarından biri, “Türk dili, Türk milletinin kullandığı dildir.” şeklindeki ifade olmuştur ki dilde muhafazakâr görüşü benimseyenlerin yıllar boyu süren dil tartışmalarında sıklıkla vurgu yaptığı söylem de bu olmuştur. Kurultayda alınan bu karar, dilde muhafazakâr kesimin bu görüşünün zımnen teyidi ve aslında TDK’nin dilde muhafazakâr kesime bir bakıma tavizi olması hasebiyle dikkatleri çekmiştir.
Değişen süreçlerin getirdiği birikimle 1950’lerin başından itibaren Demokrat Parti’nin gösterdiği siyasi tepkilerin yoğunlaşması ve dil tartışmalarının yön değiştirmeye başlaması, bu dönemin müstakil bir çalışma olarak ele alınmasındaki temel sebeptir. Bu çalışmanın giriş bölümünde dil tartışmalarının genel bir seyri ele alınarak kısa bir tahlili yapılmıştır. İlk bölüm Tanzimat, Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet dönemlerindeki tartışmaların öne çıkan yönlerine ayrılarak 1950’ye gelinceye kadarki süreç gözden geçirilmiştir. Diğer bölümlerde ise dil kurultaylarının tutanakları temel alınmak üzere tartışmaların basına ve yer yer TBMM’ye yansımaları çerçevesinde siyasetin ve siyasi tutumların dil tartışmalarını nasıl bir noktaya getirdiği, bu tartışmaların ilmî faydadan çok siyasi fayda teminine yönelik nasıl ve niçin dönüştüğü yorumlanmaya çalışılmıştır