“Türkiye’de eğitim bilimleri öğretiminin başlangıcını Tanzimat sonlarına kadar götürebiliriz. Kuşkusuz ilk dönem yapılanlar bilimsel etkinlikten daha çok hazır bilgi ve pratik kazandırmaktan ibarettir. Gerçi, çağdaş anlamda eğitim bilimlerinin ve onun öğretiminin tarihi Batı’da da çok eski değildir. Antikçağ’dan beri birike gelen pedagoji bilgisi elbette önemlidir; ancak bu, gözlem, sezgi ve deneyimlere (deneylere değil!) dayalı bir
birikimdir. Oysa çağdaş anlamda eğitim bilimleri öteki bilim dalları gibi belli bir kurama göre sistemli bir biçimde geliştirilmekte, başka bilim dallarından da yararlanılarak ve denemelerden geçirilerek doğrulanmakta, günü gelince yeni bilgilerle yenilenmekte ya da eski bilgiler çürütülebilmektedir.”
”Osmanlı aydını, Batı’da eğitim bilimlerinin gelişimini izlemekte pek de gecikmemiştir. Ancak bunlar, evrensel bilgi birikimine katkı yapamamış, hatta Batı’daki birikimi kendi özgül koşullarına uyarlamakta da gecikmiştir. II. Meşrutiyet yıllarına doğru, özellikle İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nda eğitim bilgileri konusunda oluşan tartışma ortamı, Türkiye’de eğitimbilimsel kurumlaşmanın kapısını aralamıştır. 1912’de Üniversiteye
(Darülfünun’a) konulan Terbiye (Pedagoji) dersi ve ardından oluşan Terbiye Kürsüsü, ülkede eğitimin bilim konusu olabilmesinin yolunu açmıştır.”
“Türkiye’de eğitim bilimleri öğretiminin başlangıcını Tanzimat sonlarına kadar götürebiliriz. Kuşkusuz ilk dönem yapılanlar bilimsel etkinlikten daha çok hazır bilgi ve pratik kazandırmaktan ibarettir. Gerçi, çağdaş anlamda eğitim bilimlerinin ve onun öğretiminin tarihi Batı’da da çok eski değildir. Antikçağ’dan beri birike gelen pedagoji bilgisi elbette önemlidir; ancak bu, gözlem, sezgi ve deneyimlere (deneylere değil!) dayalı bir
birikimdir. Oysa çağdaş anlamda eğitim bilimleri öteki bilim dalları gibi belli bir kurama göre sistemli bir biçimde geliştirilmekte, başka bilim dallarından da yararlanılarak ve denemelerden geçirilerek doğrulanmakta, günü gelince yeni bilgilerle yenilenmekte ya da eski bilgiler çürütülebilmektedir.”
”Osmanlı aydını, Batı’da eğitim bilimlerinin gelişimini izlemekte pek de gecikmemiştir. Ancak bunlar, evrensel bilgi birikimine katkı yapamamış, hatta Batı’daki birikimi kendi özgül koşullarına uyarlamakta da gecikmiştir. II. Meşrutiyet yıllarına doğru, özellikle İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nda eğitim bilgileri konusunda oluşan tartışma ortamı, Türkiye’de eğitimbilimsel kurumlaşmanın kapısını aralamıştır. 1912’de Üniversiteye
(Darülfünun’a) konulan Terbiye (Pedagoji) dersi ve ardından oluşan Terbiye Kürsüsü, ülkede eğitimin bilim konusu olabilmesinin yolunu açmıştır.”