Dünya tarihinde neticeleri günümüzü şekillendiren pek az zafer vardır. Bunlardan şüphesiz ki en önde geleni Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt’te rakibi Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’e karşı kazandığı eşsiz utkudur. Bu başarı Bizans İmparatorluğu’nun doğu savunma sistemini bir anda yok etti ve bu ortamdan istifade eden çeşitli Türk komutanlarının Anadolu içlerinde tutunmalarına imkân tanıdı. Daha önce üzerlerine Bizans ordusunun gelmesiyle geriye doğru çekilen komutanlar, Malazgirt’te Bizans ordusunun belkemiğinin kırılması neticesinde Anadolu’dan çıkarılamaz yeni bir konum elde ettiler. Bu, beraberinde Anadolu’ya yoğun bir Türk göçünün başlamasını da teşvik etti ve ülke, tarihte hiçbir dönemde görmediği hızlı bir kimlik değişimi sürecine böylece girmiş oldu. Elbette zaman içerisinde Bizans İmparatorluğu’nun güç kazandığı dönemler oldu. Selçuklular başkentleri İznik’i kaybettiler ve Bizans orduları Konya’yı hedef alan iddialı seferlere girişebildiler. Ancak Malazgirt’in ortaya çıkardığı o tarihî kırılma her zaman belirleyici olmayı sürdürdü. Artık Anadolu’da sadece siyasi değil, aynı zamanda demografik olarak da üstünlükle kendisini hissettiren bir Türk gerçeği vardı. Ancak bunu hissedenler sadece Bizanslılar değildi.
1. Haçlı Seferi’nin başladığı sırada Avrupa’da Anadolu’nun, yeni sahiplerine izafeten, Türkiye adıyla anılmaya başlanması ve zaman içerisinde adlandırmanın kapsamının genişlemesi, bu tarihî coğrafyada yaşanan siyasi dönüşümün ve kimlik değişiminin en açık göstergelerinden birisidir.
Altay Tayfun Özcan bu kitabında Anadolu’daki Türk egemenliğinin ilk aşamasında yaşananlar ile ülkenin Türkleşme sürecini ele alınmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye tabirinin yaygınlaşma aşamalarını da okuyucuya sunuyor.
Dünya tarihinde neticeleri günümüzü şekillendiren pek az zafer vardır. Bunlardan şüphesiz ki en önde geleni Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt’te rakibi Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’e karşı kazandığı eşsiz utkudur. Bu başarı Bizans İmparatorluğu’nun doğu savunma sistemini bir anda yok etti ve bu ortamdan istifade eden çeşitli Türk komutanlarının Anadolu içlerinde tutunmalarına imkân tanıdı. Daha önce üzerlerine Bizans ordusunun gelmesiyle geriye doğru çekilen komutanlar, Malazgirt’te Bizans ordusunun belkemiğinin kırılması neticesinde Anadolu’dan çıkarılamaz yeni bir konum elde ettiler. Bu, beraberinde Anadolu’ya yoğun bir Türk göçünün başlamasını da teşvik etti ve ülke, tarihte hiçbir dönemde görmediği hızlı bir kimlik değişimi sürecine böylece girmiş oldu. Elbette zaman içerisinde Bizans İmparatorluğu’nun güç kazandığı dönemler oldu. Selçuklular başkentleri İznik’i kaybettiler ve Bizans orduları Konya’yı hedef alan iddialı seferlere girişebildiler. Ancak Malazgirt’in ortaya çıkardığı o tarihî kırılma her zaman belirleyici olmayı sürdürdü. Artık Anadolu’da sadece siyasi değil, aynı zamanda demografik olarak da üstünlükle kendisini hissettiren bir Türk gerçeği vardı. Ancak bunu hissedenler sadece Bizanslılar değildi.
1. Haçlı Seferi’nin başladığı sırada Avrupa’da Anadolu’nun, yeni sahiplerine izafeten, Türkiye adıyla anılmaya başlanması ve zaman içerisinde adlandırmanın kapsamının genişlemesi, bu tarihî coğrafyada yaşanan siyasi dönüşümün ve kimlik değişiminin en açık göstergelerinden birisidir.
Altay Tayfun Özcan bu kitabında Anadolu’daki Türk egemenliğinin ilk aşamasında yaşananlar ile ülkenin Türkleşme sürecini ele alınmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye tabirinin yaygınlaşma aşamalarını da okuyucuya sunuyor.