Ülkemizde eskiden beri başta siyasal bilgiler fakülteleri ile iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri olmak üzere çeşitli fakülte ve yüksekokullarda “Türkiye’nin yönetim yapısı”, “Türkiye’nin idarî yapısı” veya “Türkiye’nin idarî teşkilatı” isimli dersler vardır.
Bu derslerde “T.C. idarî teşkilâtı” incelenir. Bu inceleme idare hukuku derslerinde incelenen idarî teşkilât konusuyla neredeyse aynıdır. Bu derslerde okutulan şey aslında idare hukuku kitaplarında bulunan idarî teşkilâta ilişkin bilgilerden başka bir şey değildir. Bunda da şaşırtıcı bir yan yoktur. Zaten bunun başka türlü olması da mümkün değildir. Zira idarî teşkilât, Anayasa, kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenlenir. Bunları açıklamak ve yorumlamak işi ise hâliyle hukukçuların işidir.
SBF ve İİBF’lerde bu dersi okutan meslektaşlarımızın önemli bir kısmı bu dersi mevzuata aşırı ölçüde bağlı olarak işlemektedirler. Derste anlatılanlar, bakanlıkların kuruluş kanunlarının (artık 1 ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin), 22 Şubat 2005 tarih ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun, 3 Temmuz 2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanununun, 10 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun ilgili maddelerinin bir tekrarından ibaret olmaktadır. Neticede merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki ilişkinin niteliğini bilmeyen öğrenciler, il özel idaresinin bir organı olan il encümeni üyelerinin seçim usûlünü ezberlemek zorunda kalmaktadırlar.
Bu dersin sınavlarında da çoğunlukla idarî teşkilâtın temel prensiplerine ilişkin sorular değil, falanca organın oluşumun tarzına ilişkin sorular sorulmaktadır. Maalesef KPSS, kaymakamlık, hakimlik gibi çeşitli meslek sınavlarında da idarî teşkilâta hakim olan ilkelerden ziyade, falanca teşkilatın filanca biriminin kuruluş tarzına ilişkin sorular çıkıyor. Böyle soruların öğrencilerin ezber gücünü ölçmek dışında sağlayacağı bir yarar yoktur.
Böyle bir ortamda öğrenciler, enerjilerini hangi kurum ve kuruluşun hangi bakanlığa bağlı olduğunu ezberlemekle tüketiyorlar. Ancak bu kurum ile bakanlık arasında ne tür bir ilişkinin olduğunu, örneğin bakanın bu kuruma emir ve talimat verip veremeyeceğini bilmiyorlar.
Türkiye’nin yönetim yapısı dersini, içine düştüğü mevzuata bağımlılık açmazından bir ölçüde de olsa kurtarmak lazım. Bunun yolu ise bu ders için idarî teşkilâtın genel teorisini ve temel prensiplerini içeren ders kitapları yazmaktan geçer. İşte bu kitap böyle bir amaç ve böyle bir bakış açısıyla yazılmıştır.
Ülkemizde eskiden beri başta siyasal bilgiler fakülteleri ile iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri olmak üzere çeşitli fakülte ve yüksekokullarda “Türkiye’nin yönetim yapısı”, “Türkiye’nin idarî yapısı” veya “Türkiye’nin idarî teşkilatı” isimli dersler vardır.
Bu derslerde “T.C. idarî teşkilâtı” incelenir. Bu inceleme idare hukuku derslerinde incelenen idarî teşkilât konusuyla neredeyse aynıdır. Bu derslerde okutulan şey aslında idare hukuku kitaplarında bulunan idarî teşkilâta ilişkin bilgilerden başka bir şey değildir. Bunda da şaşırtıcı bir yan yoktur. Zaten bunun başka türlü olması da mümkün değildir. Zira idarî teşkilât, Anayasa, kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenlenir. Bunları açıklamak ve yorumlamak işi ise hâliyle hukukçuların işidir.
SBF ve İİBF’lerde bu dersi okutan meslektaşlarımızın önemli bir kısmı bu dersi mevzuata aşırı ölçüde bağlı olarak işlemektedirler. Derste anlatılanlar, bakanlıkların kuruluş kanunlarının (artık 1 ve 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin), 22 Şubat 2005 tarih ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun, 3 Temmuz 2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanununun, 10 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun ilgili maddelerinin bir tekrarından ibaret olmaktadır. Neticede merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki ilişkinin niteliğini bilmeyen öğrenciler, il özel idaresinin bir organı olan il encümeni üyelerinin seçim usûlünü ezberlemek zorunda kalmaktadırlar.
Bu dersin sınavlarında da çoğunlukla idarî teşkilâtın temel prensiplerine ilişkin sorular değil, falanca organın oluşumun tarzına ilişkin sorular sorulmaktadır. Maalesef KPSS, kaymakamlık, hakimlik gibi çeşitli meslek sınavlarında da idarî teşkilâta hakim olan ilkelerden ziyade, falanca teşkilatın filanca biriminin kuruluş tarzına ilişkin sorular çıkıyor. Böyle soruların öğrencilerin ezber gücünü ölçmek dışında sağlayacağı bir yarar yoktur.
Böyle bir ortamda öğrenciler, enerjilerini hangi kurum ve kuruluşun hangi bakanlığa bağlı olduğunu ezberlemekle tüketiyorlar. Ancak bu kurum ile bakanlık arasında ne tür bir ilişkinin olduğunu, örneğin bakanın bu kuruma emir ve talimat verip veremeyeceğini bilmiyorlar.
Türkiye’nin yönetim yapısı dersini, içine düştüğü mevzuata bağımlılık açmazından bir ölçüde de olsa kurtarmak lazım. Bunun yolu ise bu ders için idarî teşkilâtın genel teorisini ve temel prensiplerini içeren ders kitapları yazmaktan geçer. İşte bu kitap böyle bir amaç ve böyle bir bakış açısıyla yazılmıştır.