Bu kitapta, Cumhuriyet döneminin önde gelen bir düşünürü olan Halil Nimetullah Öztürk’ün Türkleşmek, Laikleşmek, Çağdaşlaşmak adlı eseri ve Felsefe, Mantık ve Toplumbilim üzerine verdiği seminerlerde tutulan notlardan oluşan kitapçıklar bulunmaktadır.
Halil Nimetullah Öztürk, 1880-1957 yılları arasında yaşamış, Cumhuriyet dönemi düşünürlerinden biridir. Ancak yapıtları çeşitli nedenlerle günümüzde pek bilinmemekte, Cumhuriyetin teorisyenlerinden biri sayılabilecek bu düşünürü gözden kaçırmamıza neden olmaktadır.
Devlet memurluğu, çeşitli okullarda öğretmenlik ve Üniversitede Profesörlük yapan, Prof. Halil Nimetullah Öztürk, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen devrimleri savunmuş, Cumhuriyetin ateşli bir taraftarı olarak, Atatürk ilke ve devrimlerini Ulusal bir ödev ve görev olarak gerçekleştirmeye çalışmıştır. Kendi sözleriyle:
“Büyük Türk Devrimi” böylece siyasal alanda bütün yüksekliğiyle kendini göstermiştir. Artık bugün devrime ermiş kuşağa düşen en büyük ödev, devrimi toplumsal alanda yürütmektir. Orada toplum yaşamını oluşturan bütün kurumlar, en başta dil olmak üzere şimdiye kadar içlerine karışmış, ulusal olmayan ögeleri atarak, bağlı bulundukları yabancı kurallardan kurtararak bu kurumları, kamusal vicdanda henüz meydana konmamış olan öz kuralları bulup onlara bağlamalıdır.
Bu kitapta, Cumhuriyet döneminin önde gelen bir düşünürü olan Halil Nimetullah Öztürk’ün Türkleşmek, Laikleşmek, Çağdaşlaşmak adlı eseri ve Felsefe, Mantık ve Toplumbilim üzerine verdiği seminerlerde tutulan notlardan oluşan kitapçıklar bulunmaktadır.
Halil Nimetullah Öztürk, 1880-1957 yılları arasında yaşamış, Cumhuriyet dönemi düşünürlerinden biridir. Ancak yapıtları çeşitli nedenlerle günümüzde pek bilinmemekte, Cumhuriyetin teorisyenlerinden biri sayılabilecek bu düşünürü gözden kaçırmamıza neden olmaktadır.
Devlet memurluğu, çeşitli okullarda öğretmenlik ve Üniversitede Profesörlük yapan, Prof. Halil Nimetullah Öztürk, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen devrimleri savunmuş, Cumhuriyetin ateşli bir taraftarı olarak, Atatürk ilke ve devrimlerini Ulusal bir ödev ve görev olarak gerçekleştirmeye çalışmıştır. Kendi sözleriyle:
“Büyük Türk Devrimi” böylece siyasal alanda bütün yüksekliğiyle kendini göstermiştir. Artık bugün devrime ermiş kuşağa düşen en büyük ödev, devrimi toplumsal alanda yürütmektir. Orada toplum yaşamını oluşturan bütün kurumlar, en başta dil olmak üzere şimdiye kadar içlerine karışmış, ulusal olmayan ögeleri atarak, bağlı bulundukları yabancı kurallardan kurtararak bu kurumları, kamusal vicdanda henüz meydana konmamış olan öz kuralları bulup onlara bağlamalıdır.