Ölmek diyebildi, güçsüz bir şekilde Agron. Fae'nin elmacık kemiklerinden kulaklarına doğru süzülen iki küçük damlacığı gördü. Anlıyordu; Fae'nin içindeki boşluk, bedeninden süzülen hafiflik, fiziki çürümenin hiç görünmediği, ama hayata olan inancı çoktan çürümüş ölülere aitti. Kendisinden biliyordu; kokusuz, yarasız beresiz çürümenin ne demek olduğunu.
"Özür dilerim." Dedi, binlerce yıldır bu dünyaya ayak basmış her insan adına kurdu bu cümleyi. Kolaylıkla yerinden doğruldu ve Fae'nin yanına uzandı. Aradaki mesafeyi adımlamamıştı da uçarak gitmişti sanki. Ritmik sallanışlarla düşen bir kuş tüyü gibi ayakları ve başı kendiliğinden yerleşti yatağa.
Fae'nin derisinin altında biriken hüzün ve öfke öyle bir şiddetle patladı ki kendi yerküresine ait bir depreme tutulmuş gibi sarsılıyor, öğürüyordu. En son göz yaşı izi çocukluktan kalma Agron da ağlıyordu. Fae'nin bedeninde sarılabilecek her uzva sarılıyor; kendi depremine tutulmuş bu güzelim dünyayı çatlamaktan, kırılmaktan korumak için sıkıca tutuyordu.
En kötü gerçekliğin kendisiyle yüzleşiyorlardı. Bu dünyaya doğmak, kıyametti.
Ölmek diyebildi, güçsüz bir şekilde Agron. Fae'nin elmacık kemiklerinden kulaklarına doğru süzülen iki küçük damlacığı gördü. Anlıyordu; Fae'nin içindeki boşluk, bedeninden süzülen hafiflik, fiziki çürümenin hiç görünmediği, ama hayata olan inancı çoktan çürümüş ölülere aitti. Kendisinden biliyordu; kokusuz, yarasız beresiz çürümenin ne demek olduğunu.
"Özür dilerim." Dedi, binlerce yıldır bu dünyaya ayak basmış her insan adına kurdu bu cümleyi. Kolaylıkla yerinden doğruldu ve Fae'nin yanına uzandı. Aradaki mesafeyi adımlamamıştı da uçarak gitmişti sanki. Ritmik sallanışlarla düşen bir kuş tüyü gibi ayakları ve başı kendiliğinden yerleşti yatağa.
Fae'nin derisinin altında biriken hüzün ve öfke öyle bir şiddetle patladı ki kendi yerküresine ait bir depreme tutulmuş gibi sarsılıyor, öğürüyordu. En son göz yaşı izi çocukluktan kalma Agron da ağlıyordu. Fae'nin bedeninde sarılabilecek her uzva sarılıyor; kendi depremine tutulmuş bu güzelim dünyayı çatlamaktan, kırılmaktan korumak için sıkıca tutuyordu.
En kötü gerçekliğin kendisiyle yüzleşiyorlardı. Bu dünyaya doğmak, kıyametti.