Bilim insanı ve İslâm filozofu Nâsirüddîn Tûsî’nin; Tevellâ ve Teberrâ, Matlûbu’l-Müminîn, Mebde ve Meâd isimlerine sahip üç risalesinin ilk tam Türkçe tercümesini içeren bu eser, Tûsî’nin İslâm felsefesine dair düşüncelerine kaynaklık etmektedir. İslâm felsefesi alanında yazdığı eserlerle ve bilim dünyasında yaptığı çalışmalarla ismini geniş kitlelere duyurmuş olan Tûsî, Üç Risale ile kelâm felsefesine yeni bir perspektiften bakmamızı sağlayacaktır.
“(…) Var olanların tümü herkes için mukadder olmadığından, herkes kendisi için takdir edilen şeyi göremediğinden, birinin gördüklerini diğeri göremediğinden, birinin bildiği şeyleri diğeri ifade edemediğinden onun bu arzusunu yerine getirmek zordu. Çünkü şayet görme, göz vasıtasıyla olursa, bilme sadece bir eserle olabilir; bilgi kavramaysa, konuşma sadece bilgilendirmeyle olabilir; konuşma açıklamayla olursa, yazma sadece kinaye ve ima ile olabilir. Bilgilendirme, ima ve kinaye ile ifade edildiğinde, şahit olma gibi olamaz.”
Bilim insanı ve İslâm filozofu Nâsirüddîn Tûsî’nin; Tevellâ ve Teberrâ, Matlûbu’l-Müminîn, Mebde ve Meâd isimlerine sahip üç risalesinin ilk tam Türkçe tercümesini içeren bu eser, Tûsî’nin İslâm felsefesine dair düşüncelerine kaynaklık etmektedir. İslâm felsefesi alanında yazdığı eserlerle ve bilim dünyasında yaptığı çalışmalarla ismini geniş kitlelere duyurmuş olan Tûsî, Üç Risale ile kelâm felsefesine yeni bir perspektiften bakmamızı sağlayacaktır.
“(…) Var olanların tümü herkes için mukadder olmadığından, herkes kendisi için takdir edilen şeyi göremediğinden, birinin gördüklerini diğeri göremediğinden, birinin bildiği şeyleri diğeri ifade edemediğinden onun bu arzusunu yerine getirmek zordu. Çünkü şayet görme, göz vasıtasıyla olursa, bilme sadece bir eserle olabilir; bilgi kavramaysa, konuşma sadece bilgilendirmeyle olabilir; konuşma açıklamayla olursa, yazma sadece kinaye ve ima ile olabilir. Bilgilendirme, ima ve kinaye ile ifade edildiğinde, şahit olma gibi olamaz.”