“Batılı özünde felsefeyi görelileştirip, diğer düşünce geleneklerine açılma an’ı gelmiştir – bunların farklarıyla zenginleşecek bir toplu bakış oluşturmak için. Bu toplu bakış, şüphesiz, temellendirme eksikliğini telafi edemeyecektir ama felsefî olarak düşünme olgusu üzerine daha genel ya da daha nüanslandırılmış bir görüş elde edilmesini sağlayacaktır. Eğer felsefî düşünce temellendirme iddiasını kaybediyorsa, bu, onun ölmüş olduğu anlamına gelmez. Böyle bir görelileştirici toplu bakış, düşünceye bağlanan bu daha mütevazi yeni yaşama ancak hizmet edebilir.
Bu toplu bakışta, batı felsefesi tarihi üzerine toparlayıcı bir görüş oluşturmak uygun düşmektedir. Oysa az kişi, bu tarih içinde, tek başlarına bunun akışını belirlemiş üç başat adın ortaya çıkışını yadsıyabilir. Gerçekte, Aristoteles, Descartes, Kant, felsefî düşünce tarihinin, sorunsalların ve kavramların bir yenilenmesi ve yerleşmesi içinden, her defasında yeniden düzenlendiği üç kesin önem taşıyan an’ı oluşturmaktadır.
Üç an, üç temellendirme. Felsefî bir temellendirme, bir sistemin üretilişidir; bu sistem, varolan’ın bütününün sınırını saptama – öyleyse onun hakikatini dile getirme – iddiasına sahip kavramsal bir aygıttır. Kavramsal aygıt, bir sorunlar (ya da sorular), teorik ele alış ve kavram icadı toplamıyla tanımlanır. Değinilen üç adın batı felsefî düşüncesi tarihinde tek sistem üreticileri olmadıkları çok iyi bilinmektedir. Oysa, bunların çürütülmez görünen bir tarzda temellendirdikleri, öyleyse kesin bir tarzda temellendirdikleri yadsınamaz.”
“Batılı özünde felsefeyi görelileştirip, diğer düşünce geleneklerine açılma an’ı gelmiştir – bunların farklarıyla zenginleşecek bir toplu bakış oluşturmak için. Bu toplu bakış, şüphesiz, temellendirme eksikliğini telafi edemeyecektir ama felsefî olarak düşünme olgusu üzerine daha genel ya da daha nüanslandırılmış bir görüş elde edilmesini sağlayacaktır. Eğer felsefî düşünce temellendirme iddiasını kaybediyorsa, bu, onun ölmüş olduğu anlamına gelmez. Böyle bir görelileştirici toplu bakış, düşünceye bağlanan bu daha mütevazi yeni yaşama ancak hizmet edebilir.
Bu toplu bakışta, batı felsefesi tarihi üzerine toparlayıcı bir görüş oluşturmak uygun düşmektedir. Oysa az kişi, bu tarih içinde, tek başlarına bunun akışını belirlemiş üç başat adın ortaya çıkışını yadsıyabilir. Gerçekte, Aristoteles, Descartes, Kant, felsefî düşünce tarihinin, sorunsalların ve kavramların bir yenilenmesi ve yerleşmesi içinden, her defasında yeniden düzenlendiği üç kesin önem taşıyan an’ı oluşturmaktadır.
Üç an, üç temellendirme. Felsefî bir temellendirme, bir sistemin üretilişidir; bu sistem, varolan’ın bütününün sınırını saptama – öyleyse onun hakikatini dile getirme – iddiasına sahip kavramsal bir aygıttır. Kavramsal aygıt, bir sorunlar (ya da sorular), teorik ele alış ve kavram icadı toplamıyla tanımlanır. Değinilen üç adın batı felsefî düşüncesi tarihinde tek sistem üreticileri olmadıkları çok iyi bilinmektedir. Oysa, bunların çürütülmez görünen bir tarzda temellendirdikleri, öyleyse kesin bir tarzda temellendirdikleri yadsınamaz.”