Bir şairi önce dergilerde sonra da yıllıklarda bulmaktan tarafım. Tek şartla: Kitaplaşma aşamasında aceleci davranmasın. 1975 doğumlu Yusuf Bal’ı önce dergilerde sonra da Veysel Çolak ve Mustafa Fırat yıllıklarında bulduğumda açıkçası şaşırmamıştım; çünkü, şiirine çentik attığım şairlerden biri, belki de en önemlisiydi; doğum yılı riskine rağmen. Gül Kırmızı, Vakit ve Sonsuz Aşk adlı şiirlerini bir yerlere not etmiş, Metin Altıok ve Behçet Necatigil’le olan bağını sorguluyordum. Sonra kendi emeğiyle kotardığı Poyraz’la çıkageldi, anladım ki en az benim kadar şiirin içinde. Şiirimizde öteden beri bir "zar atma" meseli(lesi) vardır; Nurullah Ataç Turgut Uyar için zarını atmıştır, Cemal Süreya Sunay Akın için, Hüseyin Peker Gökhan Arslan için. Ben de Yusuf Bal ve Ücra İşlem için zarımı atıyorum. -Hüseyin Alemdar- Yusuf Bal bir şiir tutkunu. Acıtan bir adanmışlıkla yazıyor şiirleri. Özellikle görselliği öncelediği şiirlerinde bir nakkaş sabrı ve işçiliği var. Bunu yaparken elde ettiği plastik görüntüyle yetinmeyip, anlamı ve metinsel değerleri de gözetmesi önemli. Görsel şiire bir katkı olarak düşünülebilir bu. Gelenek içerisinde kalan şiirlerinde ise halk hikayelerine, menkıbelere dayanan göndermelere yaslanıyor. Sözcüklerini de ona göre seçiyor; ama bütün bütüne kendini bununla sınırlamıyor. Yaşadığı çağda insana ve toplumlara kasteden olgu ve olaylara da eğiliyor. Tanıklık ederken itirazını da yükseltiyor. İnsandan yana şiirler. -Veysel Çolak- Dadaistler 1.Dünya Savaşının yaşattığı zulme, barbarlığa muhalefet ve eleştirel bir şiir dili oluşturur. Söylenenlerin ve yapılanların tezatlığına protesto metni olarak, var olan sanatsal zihnin reddedilmesi bu işin başat karakteridir. Dada bildirisini 1916 yılında; Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Jacques Magnifico, Marcel Janco ve Emmy Hennings... gibi sanatçılar tarafından deklere edilir. "Dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan felsefi yapıyı imler." 2. Dünya Savaşı sonrası gelen; Fütürizm, Tutanaklar, Paradoksizm, Graffiti gibi akımlar aynı eleştiril imgeyi, görsel dili kullanır. Son çeyrek yüzyılla gelen küresel talan tüm zamanların en vahşi ve en kanlı soğuk savaş sürecidir. Paranın vahşi dayatması insanı hiç’leyen, aşağılayan tahakkümü ile şair geri çekilmeyi öngörür. Duyarlılıktan medet ummadan, deneysel (görsel) şiirin imkânlarında yeni eleştirel dili arar. Geri çekilirken saldıran şairin son kalesidir bu itiraz. Yusuf Bal, deneysel şiirin imkânlarını sorgulayarak itirazını sürdürür. -Yaşar Bedri Özdemir-
Bir şairi önce dergilerde sonra da yıllıklarda bulmaktan tarafım. Tek şartla: Kitaplaşma aşamasında aceleci davranmasın. 1975 doğumlu Yusuf Bal’ı önce dergilerde sonra da Veysel Çolak ve Mustafa Fırat yıllıklarında bulduğumda açıkçası şaşırmamıştım; çünkü, şiirine çentik attığım şairlerden biri, belki de en önemlisiydi; doğum yılı riskine rağmen. Gül Kırmızı, Vakit ve Sonsuz Aşk adlı şiirlerini bir yerlere not etmiş, Metin Altıok ve Behçet Necatigil’le olan bağını sorguluyordum. Sonra kendi emeğiyle kotardığı Poyraz’la çıkageldi, anladım ki en az benim kadar şiirin içinde. Şiirimizde öteden beri bir "zar atma" meseli(lesi) vardır; Nurullah Ataç Turgut Uyar için zarını atmıştır, Cemal Süreya Sunay Akın için, Hüseyin Peker Gökhan Arslan için. Ben de Yusuf Bal ve Ücra İşlem için zarımı atıyorum. -Hüseyin Alemdar- Yusuf Bal bir şiir tutkunu. Acıtan bir adanmışlıkla yazıyor şiirleri. Özellikle görselliği öncelediği şiirlerinde bir nakkaş sabrı ve işçiliği var. Bunu yaparken elde ettiği plastik görüntüyle yetinmeyip, anlamı ve metinsel değerleri de gözetmesi önemli. Görsel şiire bir katkı olarak düşünülebilir bu. Gelenek içerisinde kalan şiirlerinde ise halk hikayelerine, menkıbelere dayanan göndermelere yaslanıyor. Sözcüklerini de ona göre seçiyor; ama bütün bütüne kendini bununla sınırlamıyor. Yaşadığı çağda insana ve toplumlara kasteden olgu ve olaylara da eğiliyor. Tanıklık ederken itirazını da yükseltiyor. İnsandan yana şiirler. -Veysel Çolak- Dadaistler 1.Dünya Savaşının yaşattığı zulme, barbarlığa muhalefet ve eleştirel bir şiir dili oluşturur. Söylenenlerin ve yapılanların tezatlığına protesto metni olarak, var olan sanatsal zihnin reddedilmesi bu işin başat karakteridir. Dada bildirisini 1916 yılında; Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Jacques Magnifico, Marcel Janco ve Emmy Hennings... gibi sanatçılar tarafından deklere edilir. "Dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan felsefi yapıyı imler." 2. Dünya Savaşı sonrası gelen; Fütürizm, Tutanaklar, Paradoksizm, Graffiti gibi akımlar aynı eleştiril imgeyi, görsel dili kullanır. Son çeyrek yüzyılla gelen küresel talan tüm zamanların en vahşi ve en kanlı soğuk savaş sürecidir. Paranın vahşi dayatması insanı hiç’leyen, aşağılayan tahakkümü ile şair geri çekilmeyi öngörür. Duyarlılıktan medet ummadan, deneysel (görsel) şiirin imkânlarında yeni eleştirel dili arar. Geri çekilirken saldıran şairin son kalesidir bu itiraz. Yusuf Bal, deneysel şiirin imkânlarını sorgulayarak itirazını sürdürür. -Yaşar Bedri Özdemir-