Deistik düşüncede, yaratıcı pasif hale getirilerek insana rehber olarak gönderilen peygamberlerin varlığı yok sayılmaktadır. Bu çalışmada insanın aklıyla Allah’ın varlığına ulaşabileceğini ve dinlerin insanlar tarafından üretil-
diğini iddia eden kişi ve gruplar karşısında kelamcıların geliştirdiği yöntem ve metotlar incelenecektir. İslam’daki Allah tasavvuru deizmden farklı olarak dinamik bir yapıya sahiptir. Çünkü İslam, insanın vahiyden bağımsız yaşama-
sını reddederek Allah’ın bilgilendirmesi olmaksızın doğru yola sadece akılla ulaşamayacağını belirtmiştir. Nitekim kelamcılar, evrendeki hiçbir hadisenin Allah’tan bağımsız gerçekleşmeyeceğini, her hadisenin O’nun bilgisi ve
kontrolü dâhilinde olduğunu deliller ile savunmuştur. Bu çalışmanın iki temel konusu vardır. Birincisi deizmin nasıl ve neden teşekkül ettiğini inceleyerek İslâm dini ile bağlantısını ele almak, ikincisi ise nübüvveti reddeden
akımlar karşısında kelamcıların tutumunu irdelemektir. Bu çalışmada kelamcıların klasik dönemden yeni ilmi kelam dönemine kadar nübüvvet kurumunun gerekliliğine ve önemine dair yaptığı çalışmaları değerlendirerek deizm
ve benzeri inanç türlerine karşı Allah-âlem ve Allah-insan ilişkisi bağlamında geliştirdiği argümanlar ele alınmıştır.
Deistik düşüncede, yaratıcı pasif hale getirilerek insana rehber olarak gönderilen peygamberlerin varlığı yok sayılmaktadır. Bu çalışmada insanın aklıyla Allah’ın varlığına ulaşabileceğini ve dinlerin insanlar tarafından üretil-
diğini iddia eden kişi ve gruplar karşısında kelamcıların geliştirdiği yöntem ve metotlar incelenecektir. İslam’daki Allah tasavvuru deizmden farklı olarak dinamik bir yapıya sahiptir. Çünkü İslam, insanın vahiyden bağımsız yaşama-
sını reddederek Allah’ın bilgilendirmesi olmaksızın doğru yola sadece akılla ulaşamayacağını belirtmiştir. Nitekim kelamcılar, evrendeki hiçbir hadisenin Allah’tan bağımsız gerçekleşmeyeceğini, her hadisenin O’nun bilgisi ve
kontrolü dâhilinde olduğunu deliller ile savunmuştur. Bu çalışmanın iki temel konusu vardır. Birincisi deizmin nasıl ve neden teşekkül ettiğini inceleyerek İslâm dini ile bağlantısını ele almak, ikincisi ise nübüvveti reddeden
akımlar karşısında kelamcıların tutumunu irdelemektir. Bu çalışmada kelamcıların klasik dönemden yeni ilmi kelam dönemine kadar nübüvvet kurumunun gerekliliğine ve önemine dair yaptığı çalışmaları değerlendirerek deizm
ve benzeri inanç türlerine karşı Allah-âlem ve Allah-insan ilişkisi bağlamında geliştirdiği argümanlar ele alınmıştır.