Yolsuzluk ibaresi, bir ceza hukuku kavramı değildir. Ceza hukuku literatüründe yolsuzluk kavramından söz edilmez ve bu adla anılan belli bir suç tanımı yoktur. Yolsuzluk daha çok siyaset dilinde kullanılan, sosyolojik ve kriminolojik bir kavramdır.
Yolsuzluk, siyasi iktidarı elinde bulunduran ve kamu gücünü kullanan seçilmiş veya atanmış kişilerin, görevlerinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak, kendileri veya başkaları lehine ekonomik çıkar sağlamaya yönelik olarak işledikleri suçlarla bağlantılı olarak kullanılan bir kavramdır.
Bu çerçevede sıklıkla işlenen suçlar arasında, rüşvet, icbar suretiyle irtikâp, zimmet, ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma ve kaçakçılık suçları zikredilebilir.
Keza bu suçların işlenmesi suretiyle elde edilen kazancı, meşru bir yolla elde edilmiş izlenimi uyandıracak şekilde ekonomik hayatta tedavüle sokma fiillerinden ibaret olan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu da bu bağlamda sıklıkla işlenmektedir.
Kamu kaynaklarının siyasi yandaşların istifadesine sunulması bağlamında da suçlar işlenebilmektedir.
Çoğunlukla orman statüsünü haiz ya da doğal veya tarihi SİT alanı mahiyetindeki kamu arazilerinin, turizm, enerji üretimi ve madencilik gibi belirli amaçlarla kullanılmak üzere, objektif kriterlerden yoksun olarak, uzun sürelerle belirli kişilere tahsis edilmesine, önemli bir kayırmacılık yöntemi olarak başvurulmaktadır.
Hatta, çoğunlukla şirketler adına düzenlenen yetki/tahsis belgelerinin, bu alanlarda herhangi bir faaliyette bulunulmasa bile, adına düzenlenen şirket hisselerinin devri suretiyle satılması halinde, emeğinin karşılığında geçimini sürdürme çabası içinde olan insanların tasavvur edemeyeceği büyüklükte kazançlar elde edilebilmektedir.
Bu bağlamda kanunla ve fakat tam bir özensizlikle ve kayırmacılık mantığıyla kuruluşu gerçekleştirilen, kazanç elde etme amacı gütmemesi gereken, kamu kurumu niteliğindeki vakıf üniversitelerinin satıldığına ve malvarlıklarının büyük paralar karşılığında el değiştirdiğine tanık olmaktayız.
Özelleştirme faaliyeti çerçevesinde kamuya ait çeşitli malvarlığı değerlerinin kişilere satılması bağlamında, satın alan kişilere kamu bankalarından kredi tahsis edilmek suretiyle de önemli bir istismar yolu işletilmektedir.
Hukuken geçerli imar planları yürürlüğe girdikten sonra, bu planlarda değişiklik yapılmasının bölge halkının onayına bağlı kılınmaması, imar uygulaması alanında büyük bir istismar kapısı oluşturmaktadır. Kamu yararı düşüncesinden ziyade, kişisel menfaat amaçlı imar uygulamaları ile, emeğinin karşılığında geçimini sürdürme çabası içinde olan insanların tasavvur edemeyeceği büyüklükte kazançlar elde edilebilmektedir.
Elinizdeki eser, özellikle uluslararası ilişkiler bağlamında rüşvet teatisiyle yolsuzluk olgusunu maddi ceza hukuku yönünden ele almaktadır. Bu çalışmasından dolayı yazarı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.
Yolsuzluk ibaresi, bir ceza hukuku kavramı değildir. Ceza hukuku literatüründe yolsuzluk kavramından söz edilmez ve bu adla anılan belli bir suç tanımı yoktur. Yolsuzluk daha çok siyaset dilinde kullanılan, sosyolojik ve kriminolojik bir kavramdır.
Yolsuzluk, siyasi iktidarı elinde bulunduran ve kamu gücünü kullanan seçilmiş veya atanmış kişilerin, görevlerinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak, kendileri veya başkaları lehine ekonomik çıkar sağlamaya yönelik olarak işledikleri suçlarla bağlantılı olarak kullanılan bir kavramdır.
Bu çerçevede sıklıkla işlenen suçlar arasında, rüşvet, icbar suretiyle irtikâp, zimmet, ihaleye ve edimin ifasına fesat karıştırma ve kaçakçılık suçları zikredilebilir.
Keza bu suçların işlenmesi suretiyle elde edilen kazancı, meşru bir yolla elde edilmiş izlenimi uyandıracak şekilde ekonomik hayatta tedavüle sokma fiillerinden ibaret olan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu da bu bağlamda sıklıkla işlenmektedir.
Kamu kaynaklarının siyasi yandaşların istifadesine sunulması bağlamında da suçlar işlenebilmektedir.
Çoğunlukla orman statüsünü haiz ya da doğal veya tarihi SİT alanı mahiyetindeki kamu arazilerinin, turizm, enerji üretimi ve madencilik gibi belirli amaçlarla kullanılmak üzere, objektif kriterlerden yoksun olarak, uzun sürelerle belirli kişilere tahsis edilmesine, önemli bir kayırmacılık yöntemi olarak başvurulmaktadır.
Hatta, çoğunlukla şirketler adına düzenlenen yetki/tahsis belgelerinin, bu alanlarda herhangi bir faaliyette bulunulmasa bile, adına düzenlenen şirket hisselerinin devri suretiyle satılması halinde, emeğinin karşılığında geçimini sürdürme çabası içinde olan insanların tasavvur edemeyeceği büyüklükte kazançlar elde edilebilmektedir.
Bu bağlamda kanunla ve fakat tam bir özensizlikle ve kayırmacılık mantığıyla kuruluşu gerçekleştirilen, kazanç elde etme amacı gütmemesi gereken, kamu kurumu niteliğindeki vakıf üniversitelerinin satıldığına ve malvarlıklarının büyük paralar karşılığında el değiştirdiğine tanık olmaktayız.
Özelleştirme faaliyeti çerçevesinde kamuya ait çeşitli malvarlığı değerlerinin kişilere satılması bağlamında, satın alan kişilere kamu bankalarından kredi tahsis edilmek suretiyle de önemli bir istismar yolu işletilmektedir.
Hukuken geçerli imar planları yürürlüğe girdikten sonra, bu planlarda değişiklik yapılmasının bölge halkının onayına bağlı kılınmaması, imar uygulaması alanında büyük bir istismar kapısı oluşturmaktadır. Kamu yararı düşüncesinden ziyade, kişisel menfaat amaçlı imar uygulamaları ile, emeğinin karşılığında geçimini sürdürme çabası içinde olan insanların tasavvur edemeyeceği büyüklükte kazançlar elde edilebilmektedir.
Elinizdeki eser, özellikle uluslararası ilişkiler bağlamında rüşvet teatisiyle yolsuzluk olgusunu maddi ceza hukuku yönünden ele almaktadır. Bu çalışmasından dolayı yazarı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.