Filistin Meselesi’ olarak bilinen ve bir asırdan fazla bir süredir Filistin’de yaşanan olaylar, tüm Ortadoğu’yu doğrudan etkilemiş, bünyesinde uluslararası hukuk alanında birçok çekişmeli meseleyi ortaya çıkarmıştır. Uluslararası hukuk açısından, 1917 Balfour Deklarasyonu ile başlayan ve İngilizlerin manda rejimi ile devam eden süreç sonrasında, Filistin halkı bağımsızlığına kavuşmayı beklerken, 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ve Birleşmiş Milletler’e (BM) üye olarak kabul edilmesi, bölgenin kaderini keskin bir biçimde değiştirmiştir. Bu olay, aralarında Arap devletleriyle İsrail’in savaşının da dahil olduğu, tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alan birçok büyük çaplı sorunu beraberinde getirmiştir. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı ile yeni bir biçim kazanan Filistin meselesi, sonraki dönemlerde BM organlarının aldığı kararlarla çözüme kavuşturulamamıştır. İsrail, 1990’lı yıllarda uluslararası toplumun baskısı ile Filistin ile barış müzakerelerini başlatsa da bu görüşmeler sonuçsuz kalmış, aksine, anlaşmazlıkların boyutu genişlediği gibi çözülmesi gereken yeni meseleler de eklenmiştir. Bağımsız Filistin Devleti’nin kurulmasının yanında, İnsan hakları ihlallerinden su kaynakları üzerindeki haklara, mültecilerin geri dönüşünden yerleşimci sorununa kadar artan çeşitlilikteki meseleler sorunların düğümlenmesine yol açmıştır. Diğer bir yandan bölgede devam eden İsrail’in yayılmacı politikası Filistin halkını sürecin en büyük mağduru haline getirmiştir.
Araştırmacılarca çok farklı değerlendirmelere konu olan Filistin meselesinin uluslararası hukuk açısından çok boyutluluğu, meseleyi farklı başlıklar içerisinde ele almayı zorunlu kılmaktadır. Elinizdeki kitap da Filistin’i merkezine alarak, bu meselenin, farklı boyutlarına kapsamlı bir biçimde ilişkin uluslararası hukuk kapsamında ele alınması amaçlanmıştır.
Bu amaçla çalışmanın ilk bölümünde, tarihsel süreç içerisinde Filistin’in ülkesel statüsüne odaklanılmıştır. Bu amaçla, ilk olarak 1917 Balfour Deklarasyonu’ndan başlanarak, manda idaresi altındaki düzenlemeler ele alınmaktadır. Sonraki aşamada BM’nin kurulmasının akabinde yaşanan siyasi ve askeri olaylar uluslararası hukuk perspektifi ile aktarılmaktadır. Daha sonrasında Filistin meselesinin kırılma anlarından biri 1967 Altı Gün Savaşı ve akabinde gelişen tarihsel süreç incelenmekte, taraflar arasında yürütülen barış müzakerelerine değinilmektedir. Devamında 1988 yılında Filistin’in bağımsızlığın ilanı ve BM organlarının bu beyan karşısındaki yaklaşımları ele alınarak, uluslararası hukuk kapsamında Filistin’in ‘devlet olma’ statüsü incelenmektedir. Bu bölüm önemli bir ülkesel uyuşmazlık olan Kudüs üzerindeki egemenlik tartışmaları ile sonlandırılmaktadır.
Çalışmanın ikinci bölümü, Filistin ve İsrail uyuşmazlığının derinleşmesine neden olan ve işgale ilişkin tematik hukuki meseleler bağlamında hazırlanmıştır. Bu amaçla, ilk olarak Filistin’in denizel hakları çerçevesinde egemenlik ve ülke sorunları ele alınmaktadır. Devamında yine bu bölüm içerisinde Gazze’ye uygulanan deniz ablukası ve Mavi Marmara gemisine yapılan müdahalenin uluslararası hukuk açısından meşruiyeti tartışılmaktadır. Son olarak, Filistin’de yaşanan birçok uluslararası hukuk ihlaline ışık tutan Uluslararası Adalet Divanı’nın ‘Duvar Danışma Görüşü’ incelenerek, bu bölüm nihayete erdirilmektedir.
Çalışmanın üçüncü bölümünde Filistin halkının maruz kaldığı hak ihlalleri incelenmektedir. Bu minvalde İsrailli yerleşimciler sorunu, Filistinli mültecilerin statüsü ve su kaynaklarının kullanımı ve paylaşımı gibi toplumsal gerginliğe ve insan hakları ihlallerine yol açan meseleler değerlendirilmektedir.
Elinizdeki kitapta, Filistin meselesi çerçevesinde uluslararası hukuk alanında ortaya çıkan meseleler, uluslararası hukuk araştırmacılarının katkılarıyla ele alınmıştır. Kitabın yazımında en büyük pay yazarlarımızındır. Kendilerine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Yazarlarımızın özverili çalışmaları, kitabımızın içeriğinin zenginleşmesinde en büyük rolü oynamıştır. Son olarak, bu konu hakkında derinleşmek isteyen kişilerin Filistin’i farklı disiplinler çerçevesinde ele alan diğer çalışmaları da okuması gerektiğini, Filistin meselesinin tarihsel, siyasal ve sosyolojik olarak çok boyutlu bir yapı arz ettiğini belirtmek isteriz.
Filistin Meselesi’ olarak bilinen ve bir asırdan fazla bir süredir Filistin’de yaşanan olaylar, tüm Ortadoğu’yu doğrudan etkilemiş, bünyesinde uluslararası hukuk alanında birçok çekişmeli meseleyi ortaya çıkarmıştır. Uluslararası hukuk açısından, 1917 Balfour Deklarasyonu ile başlayan ve İngilizlerin manda rejimi ile devam eden süreç sonrasında, Filistin halkı bağımsızlığına kavuşmayı beklerken, 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ve Birleşmiş Milletler’e (BM) üye olarak kabul edilmesi, bölgenin kaderini keskin bir biçimde değiştirmiştir. Bu olay, aralarında Arap devletleriyle İsrail’in savaşının da dahil olduğu, tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alan birçok büyük çaplı sorunu beraberinde getirmiştir. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı ile yeni bir biçim kazanan Filistin meselesi, sonraki dönemlerde BM organlarının aldığı kararlarla çözüme kavuşturulamamıştır. İsrail, 1990’lı yıllarda uluslararası toplumun baskısı ile Filistin ile barış müzakerelerini başlatsa da bu görüşmeler sonuçsuz kalmış, aksine, anlaşmazlıkların boyutu genişlediği gibi çözülmesi gereken yeni meseleler de eklenmiştir. Bağımsız Filistin Devleti’nin kurulmasının yanında, İnsan hakları ihlallerinden su kaynakları üzerindeki haklara, mültecilerin geri dönüşünden yerleşimci sorununa kadar artan çeşitlilikteki meseleler sorunların düğümlenmesine yol açmıştır. Diğer bir yandan bölgede devam eden İsrail’in yayılmacı politikası Filistin halkını sürecin en büyük mağduru haline getirmiştir.
Araştırmacılarca çok farklı değerlendirmelere konu olan Filistin meselesinin uluslararası hukuk açısından çok boyutluluğu, meseleyi farklı başlıklar içerisinde ele almayı zorunlu kılmaktadır. Elinizdeki kitap da Filistin’i merkezine alarak, bu meselenin, farklı boyutlarına kapsamlı bir biçimde ilişkin uluslararası hukuk kapsamında ele alınması amaçlanmıştır.
Bu amaçla çalışmanın ilk bölümünde, tarihsel süreç içerisinde Filistin’in ülkesel statüsüne odaklanılmıştır. Bu amaçla, ilk olarak 1917 Balfour Deklarasyonu’ndan başlanarak, manda idaresi altındaki düzenlemeler ele alınmaktadır. Sonraki aşamada BM’nin kurulmasının akabinde yaşanan siyasi ve askeri olaylar uluslararası hukuk perspektifi ile aktarılmaktadır. Daha sonrasında Filistin meselesinin kırılma anlarından biri 1967 Altı Gün Savaşı ve akabinde gelişen tarihsel süreç incelenmekte, taraflar arasında yürütülen barış müzakerelerine değinilmektedir. Devamında 1988 yılında Filistin’in bağımsızlığın ilanı ve BM organlarının bu beyan karşısındaki yaklaşımları ele alınarak, uluslararası hukuk kapsamında Filistin’in ‘devlet olma’ statüsü incelenmektedir. Bu bölüm önemli bir ülkesel uyuşmazlık olan Kudüs üzerindeki egemenlik tartışmaları ile sonlandırılmaktadır.
Çalışmanın ikinci bölümü, Filistin ve İsrail uyuşmazlığının derinleşmesine neden olan ve işgale ilişkin tematik hukuki meseleler bağlamında hazırlanmıştır. Bu amaçla, ilk olarak Filistin’in denizel hakları çerçevesinde egemenlik ve ülke sorunları ele alınmaktadır. Devamında yine bu bölüm içerisinde Gazze’ye uygulanan deniz ablukası ve Mavi Marmara gemisine yapılan müdahalenin uluslararası hukuk açısından meşruiyeti tartışılmaktadır. Son olarak, Filistin’de yaşanan birçok uluslararası hukuk ihlaline ışık tutan Uluslararası Adalet Divanı’nın ‘Duvar Danışma Görüşü’ incelenerek, bu bölüm nihayete erdirilmektedir.
Çalışmanın üçüncü bölümünde Filistin halkının maruz kaldığı hak ihlalleri incelenmektedir. Bu minvalde İsrailli yerleşimciler sorunu, Filistinli mültecilerin statüsü ve su kaynaklarının kullanımı ve paylaşımı gibi toplumsal gerginliğe ve insan hakları ihlallerine yol açan meseleler değerlendirilmektedir.
Elinizdeki kitapta, Filistin meselesi çerçevesinde uluslararası hukuk alanında ortaya çıkan meseleler, uluslararası hukuk araştırmacılarının katkılarıyla ele alınmıştır. Kitabın yazımında en büyük pay yazarlarımızındır. Kendilerine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Yazarlarımızın özverili çalışmaları, kitabımızın içeriğinin zenginleşmesinde en büyük rolü oynamıştır. Son olarak, bu konu hakkında derinleşmek isteyen kişilerin Filistin’i farklı disiplinler çerçevesinde ele alan diğer çalışmaları da okuması gerektiğini, Filistin meselesinin tarihsel, siyasal ve sosyolojik olarak çok boyutlu bir yapı arz ettiğini belirtmek isteriz.