Bir masalın başkahramanlarıydık biz.
O gargamel, ben şirine.
O siyah, ben beyaz.
O ay, ben güneş.
O ateş, ben su.
O vardı bir de ben, biz yoktu.
Bu masalda mutlu son yoktu, pinokyonun yandığı, uyuyan güzelin asla uyanmadığı, pamuk prensesin o elmayla zehirlenip öldüğü bir masaldı bizim ki.
Mutluluk bana haramdı, bana cehennemi vaat etmişti o. Cennet bana yasaktı.
“Senin olduğun yerde ben kül, benim olduğum yerde sen buhar olursun, uzak dur benden.”
Bir masalın başkahramanlarıydık biz.
O gargamel, ben şirine.
O siyah, ben beyaz.
O ay, ben güneş.
O ateş, ben su.
O vardı bir de ben, biz yoktu.
Bu masalda mutlu son yoktu, pinokyonun yandığı, uyuyan güzelin asla uyanmadığı, pamuk prensesin o elmayla zehirlenip öldüğü bir masaldı bizim ki.
Mutluluk bana haramdı, bana cehennemi vaat etmişti o. Cennet bana yasaktı.
“Senin olduğun yerde ben kül, benim olduğum yerde sen buhar olursun, uzak dur benden.”