İnsanlığın hikâyesinde Müslümanların en önemli iki katkısı olmuştur. Birincisi, sözün doğru olarak nakliyle ilgili hadis usulü ve ıstılahları ilmi, ikincisi ise sözün doğru anlaşılmasıyla ilgili usul-i fıkıh ilmidir. Daha önce Aristo’nun insan fikrinin işleyiş biçimini ele alan mantık ilmini kurduğu gibi hadis ve usul alimleri de bu iki ilimle sözün doğru naklinin ve doğru anlaşılmasının mantığını kurdular. Bu sebeple nasların, metnin veya sözün doğru anlaşılabilmesi için oluşturulan usul-i fıkhın, bu yetki ve yetkinliğini neye binaen kazandığının incelenmesi gerekmektedir.
İnsanlığın hikâyesinde Müslümanların en önemli iki katkısı olmuştur. Birincisi, sözün doğru olarak nakliyle ilgili hadis usulü ve ıstılahları ilmi, ikincisi ise sözün doğru anlaşılmasıyla ilgili usul-i fıkıh ilmidir. Daha önce Aristo’nun insan fikrinin işleyiş biçimini ele alan mantık ilmini kurduğu gibi hadis ve usul alimleri de bu iki ilimle sözün doğru naklinin ve doğru anlaşılmasının mantığını kurdular. Bu sebeple nasların, metnin veya sözün doğru anlaşılabilmesi için oluşturulan usul-i fıkhın, bu yetki ve yetkinliğini neye binaen kazandığının incelenmesi gerekmektedir.