Birkaç saniyenin ardından gömüldüğü yerden doğrularak; “Haklısın... Pekâlâ... Seni istediğim kıvama getiremedim ama kararın ne olacaksa olsun bunu seninle paylaşacağım. İlk önce bir konuda anlaşmalıyız, sana şimdi anlatacaklarımdan ve yapacağım tekliften hiçbir zaman, hiç kimseye söz etmeyeceksin. Hatta konuşacaklarımızın sonsuza dek aramızda sır olarak kalacağına dair bana onur sözü vermelisin.” dedi.
Benden tatmin edici sözü aldıktan sonra başladı anlatmaya.
“Ben iki yıldır muhteşem bir adada yaşıyorum. Hayal edebileceğinin çok ötesinde bir ütopyanın parçasıyım. Hem de etkin bir parçası.”
“Öyle mi? Bu nasıl bir ütopya ki?”
“Sadece kadınların ve doğurdukları ya da evlat edindikleri çocukların oluşturduğu bir ütopya... Tanrı’nın unuttuğu değil, unutulduğu muhteşem bir takımadada kurulu bir ütopya... Başın değil, her türlü organın etkin güce sahip olduğu; tek başlı değil, yüz bin başlı, ayaklı, kollu, yürekli, ciğerli, gövdeli bir ütopya... Çocukların kadın ya da erkek değil insan gibi insan olarak yetiştirildiği bir ütopya...”
Hayretler içerisinde dinledim Tykhe’nin anlattıklarını. Yüreğindeki motivasyonun, inancın ve cesaretin gözüne yansıdığını görerek ve o gözlerdeki ışıltının gücünden irkilerek dinledim...
Birkaç saniyenin ardından gömüldüğü yerden doğrularak; “Haklısın... Pekâlâ... Seni istediğim kıvama getiremedim ama kararın ne olacaksa olsun bunu seninle paylaşacağım. İlk önce bir konuda anlaşmalıyız, sana şimdi anlatacaklarımdan ve yapacağım tekliften hiçbir zaman, hiç kimseye söz etmeyeceksin. Hatta konuşacaklarımızın sonsuza dek aramızda sır olarak kalacağına dair bana onur sözü vermelisin.” dedi.
Benden tatmin edici sözü aldıktan sonra başladı anlatmaya.
“Ben iki yıldır muhteşem bir adada yaşıyorum. Hayal edebileceğinin çok ötesinde bir ütopyanın parçasıyım. Hem de etkin bir parçası.”
“Öyle mi? Bu nasıl bir ütopya ki?”
“Sadece kadınların ve doğurdukları ya da evlat edindikleri çocukların oluşturduğu bir ütopya... Tanrı’nın unuttuğu değil, unutulduğu muhteşem bir takımadada kurulu bir ütopya... Başın değil, her türlü organın etkin güce sahip olduğu; tek başlı değil, yüz bin başlı, ayaklı, kollu, yürekli, ciğerli, gövdeli bir ütopya... Çocukların kadın ya da erkek değil insan gibi insan olarak yetiştirildiği bir ütopya...”
Hayretler içerisinde dinledim Tykhe’nin anlattıklarını. Yüreğindeki motivasyonun, inancın ve cesaretin gözüne yansıdığını görerek ve o gözlerdeki ışıltının gücünden irkilerek dinledim...