Tüm canlılar beyninin içinde bir yara taşır. Bu yaranın acısıyla doğar, büyür ve yaşlanır. Yaşlılıkta bu acı biraz diner gibi olur, azalır, azalır ve ölümle son bulur. Ama çoğu canlı, tüm acı dolu yaşamına rağmen ve son nefesini verirken bile bir daha dünyaya gelip bu yarayı taşımaya razıdır. Hatta kendisine en yakın yerde, yani beyninde bulunan bu ızdırapla bir ömür boyu yaşamaya can atar.
Her şeye rağmen bir canlı bu yara olmadan bir gün hayatta kalamaz ve daha da önemlisi yaşadığı bir saniyeden bile zevk alamaz. Söz konusu yaranın adı ‘kazanma arzusu’dur.
Hepimiz, bu devasa evrende ne kadar küçük olduğumuzu unuturuz bu arzu sayesinde. Ve bir şeyi daha unuturuz ki her kazanın karşısında bir kaybeden; kazananı ihya eden her zaferin karşısında bir mağlubiyet vardır.
İşte tam da bu yüzden pek çoğumuz mağlup ayrılırız bu yaşam denilen kısa yolculuktan..
Tüm canlılar beyninin içinde bir yara taşır. Bu yaranın acısıyla doğar, büyür ve yaşlanır. Yaşlılıkta bu acı biraz diner gibi olur, azalır, azalır ve ölümle son bulur. Ama çoğu canlı, tüm acı dolu yaşamına rağmen ve son nefesini verirken bile bir daha dünyaya gelip bu yarayı taşımaya razıdır. Hatta kendisine en yakın yerde, yani beyninde bulunan bu ızdırapla bir ömür boyu yaşamaya can atar.
Her şeye rağmen bir canlı bu yara olmadan bir gün hayatta kalamaz ve daha da önemlisi yaşadığı bir saniyeden bile zevk alamaz. Söz konusu yaranın adı ‘kazanma arzusu’dur.
Hepimiz, bu devasa evrende ne kadar küçük olduğumuzu unuturuz bu arzu sayesinde. Ve bir şeyi daha unuturuz ki her kazanın karşısında bir kaybeden; kazananı ihya eden her zaferin karşısında bir mağlubiyet vardır.
İşte tam da bu yüzden pek çoğumuz mağlup ayrılırız bu yaşam denilen kısa yolculuktan..