Üzüm Çubuğu Yaratılmadan Evvel... Sultânü’l-âşıkîn olarak tanınan mutasavvıf-şair, İbnü’l-Fâriz (ö. 632/1235)’in Kasîde-i Hamriyye’sinin Mollâ Câmî tarafından kaleme alınan şerhidir. Bu şerhin tercümesini de Tâhirü’l-Mevlevî yapmıştır.
İbnü’l-Fâriz, Mısır Eyyûbî hükümdarları Selâhaddin, el-Melikü’l-Azîz, el-Melikü’l-Âdil ve el-Melikü’l-Kâmil dönemlerinde yaşamıştır. Gerek Mısır’daki Mukattam dağında gerekse Mekke civarındaki vadilerde münzevi bir hayat yaşamış, riyâzet yapmış, şiirlerinde tasavvufî ve ilâhî aşkı dile getirmiştir. Şiirleri, Bâyezîd-i Bistâmî’nin sözleri ve Attâr’ın şiirleri gibi ilâhî aşkı yansıtır. Mutlak cemâlin etkisiyle kendinden geçen şair her şeyi sevgilisi olarak görür. Bazan fenâ halinde ikiliği kaldırarak varlığın O’ndan ibaret olduğunu söyler, bazan da ittihaddan söz eder. Ancak bütün bunlar kozmolojik bir varlık anlayışını ifade etmekten çok mânevî halin etkisiyle söylenmiş sözlerdir; bu hal içinde sevenle sevilenin, temaşa edenle edilenin geçici olarak bir sayılmasıdır. Şathiyeleri bu halin eseridir. “Tâiyye” ve “Hamriyye” kasidelerinin de dahil olduğu on beş kasidesi bugüne ulaşmıştır. Her iki kaside Latince, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Almanca, İspanyolcaya çevirmiş ve üzerlerine birçok şerh yazılmıştır. İbnü’l-Fâriz’ın ikinci önemli şiiri “Hamriyye”dir. Hamriyye'nin Arapça, Farsça, Türkçe şerhleri yapılmıştır. Bunlardan bazıları: Dâvûd-i Kayserî, Seyyid Ali Hemedânî, Abdurrahman-ı Câmî, Kemâl Paşazâde, Bedreddin Hasen el-Bûrînî, Abdülganî Nablusî, İdris-i Bitlisî'dir.
İbnü’l-Fâriz, Mollâ Câmî ve Tâhirü’l-Mevlevî gibi üç ismi biraraya getiren bu şerh, şiir sanatının en güzel sembolik metinlerinden biri olma vasfını her zaman koruyacaktır.
Üzüm Çubuğu Yaratılmadan Evvel... Sultânü’l-âşıkîn olarak tanınan mutasavvıf-şair, İbnü’l-Fâriz (ö. 632/1235)’in Kasîde-i Hamriyye’sinin Mollâ Câmî tarafından kaleme alınan şerhidir. Bu şerhin tercümesini de Tâhirü’l-Mevlevî yapmıştır.
İbnü’l-Fâriz, Mısır Eyyûbî hükümdarları Selâhaddin, el-Melikü’l-Azîz, el-Melikü’l-Âdil ve el-Melikü’l-Kâmil dönemlerinde yaşamıştır. Gerek Mısır’daki Mukattam dağında gerekse Mekke civarındaki vadilerde münzevi bir hayat yaşamış, riyâzet yapmış, şiirlerinde tasavvufî ve ilâhî aşkı dile getirmiştir. Şiirleri, Bâyezîd-i Bistâmî’nin sözleri ve Attâr’ın şiirleri gibi ilâhî aşkı yansıtır. Mutlak cemâlin etkisiyle kendinden geçen şair her şeyi sevgilisi olarak görür. Bazan fenâ halinde ikiliği kaldırarak varlığın O’ndan ibaret olduğunu söyler, bazan da ittihaddan söz eder. Ancak bütün bunlar kozmolojik bir varlık anlayışını ifade etmekten çok mânevî halin etkisiyle söylenmiş sözlerdir; bu hal içinde sevenle sevilenin, temaşa edenle edilenin geçici olarak bir sayılmasıdır. Şathiyeleri bu halin eseridir. “Tâiyye” ve “Hamriyye” kasidelerinin de dahil olduğu on beş kasidesi bugüne ulaşmıştır. Her iki kaside Latince, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Almanca, İspanyolcaya çevirmiş ve üzerlerine birçok şerh yazılmıştır. İbnü’l-Fâriz’ın ikinci önemli şiiri “Hamriyye”dir. Hamriyye'nin Arapça, Farsça, Türkçe şerhleri yapılmıştır. Bunlardan bazıları: Dâvûd-i Kayserî, Seyyid Ali Hemedânî, Abdurrahman-ı Câmî, Kemâl Paşazâde, Bedreddin Hasen el-Bûrînî, Abdülganî Nablusî, İdris-i Bitlisî'dir.
İbnü’l-Fâriz, Mollâ Câmî ve Tâhirü’l-Mevlevî gibi üç ismi biraraya getiren bu şerh, şiir sanatının en güzel sembolik metinlerinden biri olma vasfını her zaman koruyacaktır.