Edebiyat tarihlerinde yer alan kimi isimler edebiyatın vitrininde kimi arka bahçesinde, bazıları piramidin zirvesinde bazılarıysa hâlâ toprak altında “nisyan” denilen toz zerrelerinin arasındadır. Bu isimlerden biri gazeteci, şair, yazar Mehmet Cemil Pekyahşi’dir.
Mehmet Cemil’in vecizeleri 1918-1922 yılları arasında Vecizeler adıyla dört ayrı kitap halinde Arap harfleri ile yayımlanır. Cenap Şahabettin, Rıza Tevfik Bölükbaşı, gibi pek çok ismin iltifatnameleri ile neşredilen bu kitaplar yüz yıl sonra gün yüzüne çıkarılmaktadır. Amacımız hem Türk edebiyatına, bir tür olarak vecize edebiyatına küçük bir katkı sağlamak hem de döneminde makaleleri ile Fransız basınında yer alan bir Türk yazarının ismini “zamanın amansız tırnakları” arasından kurtararak unutulmasına mâni olmaktır.
Elinizdeki kitap “sağır kubbe”de asılı kalan bir seda, edebiyatımızın unutulanlar mahzeninden bir isim ve dört eseridir.
Gün gelir ki en meyus olduğun günleri cennet eyyamı gibi hatırlarsın.
Az çok bir tatsızlık vukuunda ubudiyetini gevşetmemeli! Allah sonra da lazım.
Tacil istiklale müdahaledir.
Ayağına gelen günah ile zekâ sarf ederek îkâ ettiğin günah başkadır.
Hülya kurmak da nimet-i ilâhîdir: Ağrıdan kederden hiddetten âzâde bulunduğuna delildir.
Arkadan söylemek yüz tutmamaktan değil utanmamaktandır.
Münevverle cahil hiddet zamanında bir seviyeye gelirler.
Küçük günahlarda Allah’tan korkar, büyüklerinde affına güveniriz.
Anlayan ile anlamayan cevaplarından ziyade suallerinden bellidir.
Tevazu olduğumuzdan küçük görünmek değil, değerimizden fazla görünmemektir.
Edebiyat tarihlerinde yer alan kimi isimler edebiyatın vitrininde kimi arka bahçesinde, bazıları piramidin zirvesinde bazılarıysa hâlâ toprak altında “nisyan” denilen toz zerrelerinin arasındadır. Bu isimlerden biri gazeteci, şair, yazar Mehmet Cemil Pekyahşi’dir.
Mehmet Cemil’in vecizeleri 1918-1922 yılları arasında Vecizeler adıyla dört ayrı kitap halinde Arap harfleri ile yayımlanır. Cenap Şahabettin, Rıza Tevfik Bölükbaşı, gibi pek çok ismin iltifatnameleri ile neşredilen bu kitaplar yüz yıl sonra gün yüzüne çıkarılmaktadır. Amacımız hem Türk edebiyatına, bir tür olarak vecize edebiyatına küçük bir katkı sağlamak hem de döneminde makaleleri ile Fransız basınında yer alan bir Türk yazarının ismini “zamanın amansız tırnakları” arasından kurtararak unutulmasına mâni olmaktır.
Elinizdeki kitap “sağır kubbe”de asılı kalan bir seda, edebiyatımızın unutulanlar mahzeninden bir isim ve dört eseridir.
Gün gelir ki en meyus olduğun günleri cennet eyyamı gibi hatırlarsın.
Az çok bir tatsızlık vukuunda ubudiyetini gevşetmemeli! Allah sonra da lazım.
Tacil istiklale müdahaledir.
Ayağına gelen günah ile zekâ sarf ederek îkâ ettiğin günah başkadır.
Hülya kurmak da nimet-i ilâhîdir: Ağrıdan kederden hiddetten âzâde bulunduğuna delildir.
Arkadan söylemek yüz tutmamaktan değil utanmamaktandır.
Münevverle cahil hiddet zamanında bir seviyeye gelirler.
Küçük günahlarda Allah’tan korkar, büyüklerinde affına güveniriz.
Anlayan ile anlamayan cevaplarından ziyade suallerinden bellidir.
Tevazu olduğumuzdan küçük görünmek değil, değerimizden fazla görünmemektir.