Vekalet Teorisi Ve Kaynak Bağımlılığı Teorisi Bağlamında, Yönetim Kurulu Özellikleri Ve Finansal Performans
Kurumsal Yönetim alanında ilk çalışmaların yapılmaya başlandığı 1970'li yıllardan itibaren kurumsal yönetim uygulamalarının örgütler üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar arasında özellikle yönetim kurulları ile ilgili olanların sayısı bir hayli fazladır. Bunun temel nedeni, yönetim kurullarının özellikle anonim şirketlerde sahiplik ve kontrolün birbirinden ayrılması sonucunda ortaya çıkabilecek problemleri azaltmada etkin rol oynayan bir kurumsal yönetim mekanizması olmalarıdır. Bu sebeple, yönetim kurullarının etkin bir kurumsal kontrol mekanizması olarak faaliyet gösterebilmeleri adına sahip olmaları gereken yapı bilhassa vekalet teorisi bağlamında sıklıkla ele alınmıştır. Vekalet teorisine göre, sahiplik ve kontrolün birbirinden ayrılması sonucunda yöneticiler ile pay sahipleri arasında ortaya çıkan problemleri azaltabilmek için yönetim kurulunun ağırlıklı olarak bağımsız üyelerden oluşması gerekmektedir. Yönetim kurulunun bağımsız üyelerden oluşması ile CEO'nun etkin kontrolü gerçekleştirilebilecektir. CEO ve yönetim kurulu başkanının aynı kişi olmaması da bu anlamda önemli bir husustur. Kurumsal yönetim literatüründe kaynak bağımlılığı teorisi bağlamında, yönetim kurulu üyelerinin danışmanlık hizmeti ve kaynak temin etme rollerine vurgu yapan çalışmalar mevcuttur. Danışmanlık hizmeti rolleri yönetim kurulu üyelerinin üst düzey yöneticilere rehberlik etmeleri, onlara yol göstermeleri anlamına gelmektedir. Ayrıca kaynak bağımlılığı teorisi, yönetim kurulu üyelerinin çevreyle kurdukları bağlantılar sayesinde, örgütün faaliyetlerini devam ettirebilmesi açısından kritik olan kaynakların temini konusundaki rolüne de dikkat çekmektedir. Bu sayede örgütün kaynaklar nedeniyle çevrelerindeki aktörlere duydukları bağımlılık düzeyi de azalmış olacaktır. Dolayısıyla, kaynak bağımlılığı teorisi yönetim kurulunun, ağırlıklı olarak bu özelliklere sahip olan üyelerden oluşması gerektiğini önermektedir. Bu kitabın amacı; vekalet teorisi ve kaynak bağımlılığı teorisi çerçevesinde, halka açık gıda şirketlerinde, bir kurumsal yönetim mekanizması olarak yönetim kurulunun yapısal özellikleri ve yönetim kurullarının rolleri arasındaki ilişkiyi saptamak; bu ilişkinin vekalet ve kaynak bağımlılığı teorilerinin varsayımları ve finansal performans (ROA ve ROE) üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Nitel araştırmanın imkanlarından yararlanarak bu iki kavram arasındaki ilişkiye dair daha derin ve kapsamlı bir bilginin ortaya koyulması hedeflenmiştir. Ayrıca çalışmanın Türkiye bağlamında gerçekleştirilmesi ilişkinin farklı bir kültürel alanda test edilmesine olanak sağlayacağından alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Kurumsal Yönetim alanında ilk çalışmaların yapılmaya başlandığı 1970'li yıllardan itibaren kurumsal yönetim uygulamalarının örgütler üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar arasında özellikle yönetim kurulları ile ilgili olanların sayısı bir hayli fazladır. Bunun temel nedeni, yönetim kurullarının özellikle anonim şirketlerde sahiplik ve kontrolün birbirinden ayrılması sonucunda ortaya çıkabilecek problemleri azaltmada etkin rol oynayan bir kurumsal yönetim mekanizması olmalarıdır. Bu sebeple, yönetim kurullarının etkin bir kurumsal kontrol mekanizması olarak faaliyet gösterebilmeleri adına sahip olmaları gereken yapı bilhassa vekalet teorisi bağlamında sıklıkla ele alınmıştır. Vekalet teorisine göre, sahiplik ve kontrolün birbirinden ayrılması sonucunda yöneticiler ile pay sahipleri arasında ortaya çıkan problemleri azaltabilmek için yönetim kurulunun ağırlıklı olarak bağımsız üyelerden oluşması gerekmektedir. Yönetim kurulunun bağımsız üyelerden oluşması ile CEO'nun etkin kontrolü gerçekleştirilebilecektir. CEO ve yönetim kurulu başkanının aynı kişi olmaması da bu anlamda önemli bir husustur. Kurumsal yönetim literatüründe kaynak bağımlılığı teorisi bağlamında, yönetim kurulu üyelerinin danışmanlık hizmeti ve kaynak temin etme rollerine vurgu yapan çalışmalar mevcuttur. Danışmanlık hizmeti rolleri yönetim kurulu üyelerinin üst düzey yöneticilere rehberlik etmeleri, onlara yol göstermeleri anlamına gelmektedir. Ayrıca kaynak bağımlılığı teorisi, yönetim kurulu üyelerinin çevreyle kurdukları bağlantılar sayesinde, örgütün faaliyetlerini devam ettirebilmesi açısından kritik olan kaynakların temini konusundaki rolüne de dikkat çekmektedir. Bu sayede örgütün kaynaklar nedeniyle çevrelerindeki aktörlere duydukları bağımlılık düzeyi de azalmış olacaktır. Dolayısıyla, kaynak bağımlılığı teorisi yönetim kurulunun, ağırlıklı olarak bu özelliklere sahip olan üyelerden oluşması gerektiğini önermektedir. Bu kitabın amacı; vekalet teorisi ve kaynak bağımlılığı teorisi çerçevesinde, halka açık gıda şirketlerinde, bir kurumsal yönetim mekanizması olarak yönetim kurulunun yapısal özellikleri ve yönetim kurullarının rolleri arasındaki ilişkiyi saptamak; bu ilişkinin vekalet ve kaynak bağımlılığı teorilerinin varsayımları ve finansal performans (ROA ve ROE) üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Nitel araştırmanın imkanlarından yararlanarak bu iki kavram arasındaki ilişkiye dair daha derin ve kapsamlı bir bilginin ortaya koyulması hedeflenmiştir. Ayrıca çalışmanın Türkiye bağlamında gerçekleştirilmesi ilişkinin farklı bir kültürel alanda test edilmesine olanak sağlayacağından alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.