"Venedik bir balıktır. Haritada iyice bak. Dibe yayılmış, kocaman bir dil balığını andırır. (...) Nereye gidiyorsun? At şu haritayı elinden! (...) Damarlarda dolaşan bir alyuvar olduğunu düşün: Nabzına dikkat et, bu görünmez kalbin seni pompalamasına izin ver. (...) Endişelenme, bırak rotanı yolun kendisi belirlesin. Aylak aylak, başıboş dolaşmayı öğren. Yolunu şaşır, gayesiz gez. Sen de "Venedikli" ol..." Othello’ya aklını oynattıran, efsunlu güzelliğine nice methiyeler düzülmüş, dillere destan şehir Venedik, artık hakkında söylenecek yeni hiçbir şey kalmadı denilirken muzip bir Venediklinin benzersiz anlatımıyla bir balık oluyor, denizin dibine uzanmış devasa bir dil balığı... Gezip dolaştığı her yerden bir şeyler yapışmıştır bu balığın pullarına, derken öyle ağırlaşmıştır ki sakin bir koyda uzanıp biraz dinlenmeye karar vermiştir. Elinizde tuttuğunuz bu kitap yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri için yazılmış bir rehberdir ama bu rehberde müzelerin açılış kapanış saatlerine ilişkin bilgiler bulamazsınız; size hangi otelde kalınacağını, hangi restorana gidileceğini söylemez yazar. Onun yerine gondolda nasıl dengede durulacağına dair gülümseten ipuçları verir, âşıkların gizlenebileceği kuytu köşeleri bir bir sayar, şehrin acımasız güzelliğinden kendinizi nasıl koruyacağınızı anlatır; zira Venedik’in akıllara zarar güzelliği tedbirsiz turistler için bir güzellik hazımsızlığına hatta kalıcı bir zehirlenmeye neden olabilir. Venedik’e ayak basan birinin tüm bedeninde neler hissedeceğini ayaklardan başlayarak anlatır yazar. Her köşesinden ayrı bir güzellik fışkıran şehrin ziyaretçilerine sunduğu duyusal şölene hazırlar sizi. Şehre adımınızı atar atmaz üzerinize boca edilecek sayısız güzelliğe karşı uyarır. Zira deneyimsiz turistlerin yüzüne bir tokat gibi inecek bir güzelliktir onunki. Baldassarre Longhena sizi yere serecek. Mauro Codussi ve Jacopo Sansovino ise sizi tamamen yok edecektir.
"Venedik bir balıktır. Haritada iyice bak. Dibe yayılmış, kocaman bir dil balığını andırır. (...) Nereye gidiyorsun? At şu haritayı elinden! (...) Damarlarda dolaşan bir alyuvar olduğunu düşün: Nabzına dikkat et, bu görünmez kalbin seni pompalamasına izin ver. (...) Endişelenme, bırak rotanı yolun kendisi belirlesin. Aylak aylak, başıboş dolaşmayı öğren. Yolunu şaşır, gayesiz gez. Sen de "Venedikli" ol..." Othello’ya aklını oynattıran, efsunlu güzelliğine nice methiyeler düzülmüş, dillere destan şehir Venedik, artık hakkında söylenecek yeni hiçbir şey kalmadı denilirken muzip bir Venediklinin benzersiz anlatımıyla bir balık oluyor, denizin dibine uzanmış devasa bir dil balığı... Gezip dolaştığı her yerden bir şeyler yapışmıştır bu balığın pullarına, derken öyle ağırlaşmıştır ki sakin bir koyda uzanıp biraz dinlenmeye karar vermiştir. Elinizde tuttuğunuz bu kitap yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri için yazılmış bir rehberdir ama bu rehberde müzelerin açılış kapanış saatlerine ilişkin bilgiler bulamazsınız; size hangi otelde kalınacağını, hangi restorana gidileceğini söylemez yazar. Onun yerine gondolda nasıl dengede durulacağına dair gülümseten ipuçları verir, âşıkların gizlenebileceği kuytu köşeleri bir bir sayar, şehrin acımasız güzelliğinden kendinizi nasıl koruyacağınızı anlatır; zira Venedik’in akıllara zarar güzelliği tedbirsiz turistler için bir güzellik hazımsızlığına hatta kalıcı bir zehirlenmeye neden olabilir. Venedik’e ayak basan birinin tüm bedeninde neler hissedeceğini ayaklardan başlayarak anlatır yazar. Her köşesinden ayrı bir güzellik fışkıran şehrin ziyaretçilerine sunduğu duyusal şölene hazırlar sizi. Şehre adımınızı atar atmaz üzerinize boca edilecek sayısız güzelliğe karşı uyarır. Zira deneyimsiz turistlerin yüzüne bir tokat gibi inecek bir güzelliktir onunki. Baldassarre Longhena sizi yere serecek. Mauro Codussi ve Jacopo Sansovino ise sizi tamamen yok edecektir.