Laurent Grison’un bölümlere ayrılmış (12 bölüm) uzun ve tek bir şiirden oluşan Voltalılar, içinde yaşadığımız dünyaya, “hüzün verici İnsan Müzesi”nin merceğe alındığı, sözcük yerindeyse, bir ağıt (complainte, élégie). Modern şiirin T. S. Eliot, Ezra Pound gibi babalarının yeniden gündeme getirdiği, anlatımcılığın kolaylığına düşmeden modern şiirin özellikleriyle yazılmış, şairinin yaratıcılığını gözler önüne seren bir şiir. Farklı durumlarda insanlık dramının altını çiziyor, Lurent Grison, eleştirel bir bakışla gidişatın vahametini gösteriyor, göstermeye çalışıyor. Ona göre artık sadece müzelik bir varlık haline gelmiş, yani sömürünün pençesinden kendini, yolunu kaybetmiş insanın dramını çiziyor havaya. Bu bağlamda şairin yaratıcılığı bizim göremediğimiz ama sezdiğimiz keskin eleştirel bakışını bize gösteriyor. Durumları özenle elemeden geçirerek seçiyor, siliyor, bozuyor, yeniden inşa ediyor. Yani eleştirinin bütün süreçleri (deneme, düzeltme vb. da dahil) şiiri okuduğumuzda ustalıklı bir biçimde karşılıyor bizi. Yani bu uzun şiir, eleştirel bağlamda başarılı bir yapısal birliğin ürünü. Öyle ki okura da şiirler arasında gezinirken kendi yolunu bulma, kendi yorumlarını yapma olanağı da veren bir yapıya sahip bu ağıt. Müze insanı paraya tapar, kendisi gibi olmayana tıpkı sömürge çağında İspanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, İspanya’nın ve İtalya’nın, günümüzde de Amerika’nın yaptığı gibi uygarlık götürmeye kalkışır. “Onlar zira “yaban insanlardır, değişik görenekleri vardır” vb. Günümüzdeki “göçmen” sorununu da başarıyla sömürgecilik sorunuyla birleştirerek eleştirel bakışının kapsamına alır. Dünyanın her yerinde birbirine benzeyen milliyetçi refleksleriyle tanımlar göçmenleri,“onlar it heriflerdir, kudurmuş hayvandırlar, teröristtirler, orospu çocuklarıdır”. Ve sayfalar ilerledikçe sahneler hızla yer değiştirir. Sömürgecilik tarihi devreye girer, “altın bulmak için/ kadınların bataklıkların suyunu eledikleri yerde/ göğün ve yerin birlikte dans ettikleri yerde” görüntüleri sahnede belirir. Ve sömürgeciler elbette milliyetçidir, burjuvadır, moderndir, uygardır. Laurent Grison’un bu uzun ağıt kitabı okuyucular için keşfedilmesi gereken birçok dramı sahneye getirir. Metin Cengiz
Laurent Grison’un bölümlere ayrılmış (12 bölüm) uzun ve tek bir şiirden oluşan Voltalılar, içinde yaşadığımız dünyaya, “hüzün verici İnsan Müzesi”nin merceğe alındığı, sözcük yerindeyse, bir ağıt (complainte, élégie). Modern şiirin T. S. Eliot, Ezra Pound gibi babalarının yeniden gündeme getirdiği, anlatımcılığın kolaylığına düşmeden modern şiirin özellikleriyle yazılmış, şairinin yaratıcılığını gözler önüne seren bir şiir. Farklı durumlarda insanlık dramının altını çiziyor, Lurent Grison, eleştirel bir bakışla gidişatın vahametini gösteriyor, göstermeye çalışıyor. Ona göre artık sadece müzelik bir varlık haline gelmiş, yani sömürünün pençesinden kendini, yolunu kaybetmiş insanın dramını çiziyor havaya. Bu bağlamda şairin yaratıcılığı bizim göremediğimiz ama sezdiğimiz keskin eleştirel bakışını bize gösteriyor. Durumları özenle elemeden geçirerek seçiyor, siliyor, bozuyor, yeniden inşa ediyor. Yani eleştirinin bütün süreçleri (deneme, düzeltme vb. da dahil) şiiri okuduğumuzda ustalıklı bir biçimde karşılıyor bizi. Yani bu uzun şiir, eleştirel bağlamda başarılı bir yapısal birliğin ürünü. Öyle ki okura da şiirler arasında gezinirken kendi yolunu bulma, kendi yorumlarını yapma olanağı da veren bir yapıya sahip bu ağıt. Müze insanı paraya tapar, kendisi gibi olmayana tıpkı sömürge çağında İspanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, İspanya’nın ve İtalya’nın, günümüzde de Amerika’nın yaptığı gibi uygarlık götürmeye kalkışır. “Onlar zira “yaban insanlardır, değişik görenekleri vardır” vb. Günümüzdeki “göçmen” sorununu da başarıyla sömürgecilik sorunuyla birleştirerek eleştirel bakışının kapsamına alır. Dünyanın her yerinde birbirine benzeyen milliyetçi refleksleriyle tanımlar göçmenleri,“onlar it heriflerdir, kudurmuş hayvandırlar, teröristtirler, orospu çocuklarıdır”. Ve sayfalar ilerledikçe sahneler hızla yer değiştirir. Sömürgecilik tarihi devreye girer, “altın bulmak için/ kadınların bataklıkların suyunu eledikleri yerde/ göğün ve yerin birlikte dans ettikleri yerde” görüntüleri sahnede belirir. Ve sömürgeciler elbette milliyetçidir, burjuvadır, moderndir, uygardır. Laurent Grison’un bu uzun ağıt kitabı okuyucular için keşfedilmesi gereken birçok dramı sahneye getirir. Metin Cengiz