Bu çalışma, gayet basit ve hâlis bir niyete bağlıdır; Mektûbat-ı Rabbani’de ele alınmış “tevhid” ve ilgili bahislerin yer aldığı birçok farklı mektubu, 3 cild içinden süzüp ayıklayarak, müstakil bir eser bütünlüğü içinde derlemek...
Belki böylece, Ahmed Farûki Hazretlerinin “tevhîd” ve “vücûd” bahsi etrafında, gerek Muhyiddin İbnü’l-Arabi ve tabi‘lerinin “vücûdun birliği” görüşüne karşı yönelttiği eleştirel ve tashih edici düşüncelerinin; gerekse “Zat ve Sıfatlar, Vücûd – Adem, A‘yan-ı Sabite, Alem-i Vehim, Zahir – Batın, Rü’yet, Akıl – Cevher ve Araz” gibi meselelere dâir keşf ve müşahedelerine bağlı görüşlerinin, daha yakından ve bütünlüklü takibi için bir okuma imkanı hasıl olur.
Buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum; çünkü Ahmed Farûkî Hazretleri hakkında günden güne yeni çalışmalar ortaya çıkmaya başlamışsa da, O’nun en temel eseri olan Mektûbat-ı Rabbanî okumaları hala tutuk bir seviyede. Akademik çalışmaların genel yaklaşımı ise, müellif eserlerinden cümle alıntılayarak yapılan “vahdet-i vücûd ve vahdet-i şuhûd” karşılaştırmasıyla sınırlı.
Birçok farklı baskı nüshaları bulunmasına rağmen, Ahmed Farûkî Serhendî Hazretlerini doğru okumayı mümkün kılacak nitelikli bir tercümenin de hal-i hazırda elde bulunmuyor olması, ayrı bir mesele. Dilimize yapılan aktarımların hemen tamamına yakını, Mektûbat’ın Arapça tercümesi üzerinden yapılmış olup, bu çalışmalar maalesef eserin metafizik içeriğini anlamakta pek de yeterli gelmemektedir. Eserin aslî lisanı olan Farsçadan Türkî lisana yapılan ilk tercüme ve hemen bütün sadeleştirmelerin ana metni olan Müstakimzade Süleyman Saadeddin’in “Tercüme-i Mektûbat-ı Rabbanî” isimli eseri ise, lügat olarak metne sadakati tam olmakla birlikte, Türkçe ifade bakımından biraz kapalı ve maalesef, basımından kaynaklanan bir zaaf içindedir. Cümleler arası atlama ve kopukluklar mevcûd olup, bu eksiklik, kendisi esas alınarak yapılan sadeleştirmelerde dahî tekrar etmiştir. Dolayısıyla bu tercümenin müellif nüshasının, Farsça aslî nüshayla karşılaştırılarak okunması gerekir. Nitekim bu çalışma, böyle bir usûl üzerinden İmam-ı Rabbanî’yi anlamaya yönelik yeni bir tercüme/okuma denemesidir.
Bu çalışma, gayet basit ve hâlis bir niyete bağlıdır; Mektûbat-ı Rabbani’de ele alınmış “tevhid” ve ilgili bahislerin yer aldığı birçok farklı mektubu, 3 cild içinden süzüp ayıklayarak, müstakil bir eser bütünlüğü içinde derlemek...
Belki böylece, Ahmed Farûki Hazretlerinin “tevhîd” ve “vücûd” bahsi etrafında, gerek Muhyiddin İbnü’l-Arabi ve tabi‘lerinin “vücûdun birliği” görüşüne karşı yönelttiği eleştirel ve tashih edici düşüncelerinin; gerekse “Zat ve Sıfatlar, Vücûd – Adem, A‘yan-ı Sabite, Alem-i Vehim, Zahir – Batın, Rü’yet, Akıl – Cevher ve Araz” gibi meselelere dâir keşf ve müşahedelerine bağlı görüşlerinin, daha yakından ve bütünlüklü takibi için bir okuma imkanı hasıl olur.
Buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum; çünkü Ahmed Farûkî Hazretleri hakkında günden güne yeni çalışmalar ortaya çıkmaya başlamışsa da, O’nun en temel eseri olan Mektûbat-ı Rabbanî okumaları hala tutuk bir seviyede. Akademik çalışmaların genel yaklaşımı ise, müellif eserlerinden cümle alıntılayarak yapılan “vahdet-i vücûd ve vahdet-i şuhûd” karşılaştırmasıyla sınırlı.
Birçok farklı baskı nüshaları bulunmasına rağmen, Ahmed Farûkî Serhendî Hazretlerini doğru okumayı mümkün kılacak nitelikli bir tercümenin de hal-i hazırda elde bulunmuyor olması, ayrı bir mesele. Dilimize yapılan aktarımların hemen tamamına yakını, Mektûbat’ın Arapça tercümesi üzerinden yapılmış olup, bu çalışmalar maalesef eserin metafizik içeriğini anlamakta pek de yeterli gelmemektedir. Eserin aslî lisanı olan Farsçadan Türkî lisana yapılan ilk tercüme ve hemen bütün sadeleştirmelerin ana metni olan Müstakimzade Süleyman Saadeddin’in “Tercüme-i Mektûbat-ı Rabbanî” isimli eseri ise, lügat olarak metne sadakati tam olmakla birlikte, Türkçe ifade bakımından biraz kapalı ve maalesef, basımından kaynaklanan bir zaaf içindedir. Cümleler arası atlama ve kopukluklar mevcûd olup, bu eksiklik, kendisi esas alınarak yapılan sadeleştirmelerde dahî tekrar etmiştir. Dolayısıyla bu tercümenin müellif nüshasının, Farsça aslî nüshayla karşılaştırılarak okunması gerekir. Nitekim bu çalışma, böyle bir usûl üzerinden İmam-ı Rabbanî’yi anlamaya yönelik yeni bir tercüme/okuma denemesidir.