Son yıllarda insanlar hayatlarımızı imkânsız hale getirmek için harekete geçtiler.
Çöp kutusunun dibinde, teneke bir kutu ile bir gıda maddesinin ayrışması veya doğaüstü kimyasal reaksiyonların sonucunda oluşan tanımlanamayan mavi bir magma arasında ezilip kalmış bir parça parlıyor. Sağ patim öfkeyle arıyor; sol pençemde olası döküntüleri kolaçan ediyorum. Çığ teoreminin kurbanı olan tavuk budu üçlü bir takla atıyor ve artık erişilemiyor.
Adım Ténacité, Kuzeybatıdan geçerek ayıklama işine devam ediyorum, iyi niyetli insanların (!) evsizler, başıboş köpekler, yiyecek bulamayanlar için çöpe attığı kırık camlara dikkat ediyorum.
Paçuli ve nilüfer arasındaki ceset kokusu dikkatimi dağıtıyor. Beşinci elim en beceriklisidir, çöp yığınına batan burnumdan bahsediyorum. Oyuncak bebekleri biliyorum. Yırtık bir yastığın yanında katliamdan kaçan bir Barbie olduğunu görüyorum. Tavuk budu bir köknar kabuğu yığınının altına sıkışmış. Onlardan iki ısırıkta kurtuluyorum, dişlerimi avıma kapatıyorum ve sıçrayarak konteynırdan dışarı atlıyorum.
Véronique Bergen’in yeni romanında sırasıyla ünlü köpekler yer alıyor: Kemer sıkma politikalarına karşı Yunan ayaklanmalarının “isyan köpeği” Loukanikos, Hitler’in Alman çobanı Blondi, uzayın fethinin kurbanı Laïka, bir Yanomami kabilesinin köpeği, Amazon yerlilerinin ya da Marie-Antoinette’inkilerin yok edilmesi. İnsan deliliğinin pek çok tanığı gibi onlar da türümüzün geleceğini sorguluyorlar: Peki herkes kurtarılmalı mı yoksa hiçbiri mi?
Son yıllarda insanlar hayatlarımızı imkânsız hale getirmek için harekete geçtiler.
Çöp kutusunun dibinde, teneke bir kutu ile bir gıda maddesinin ayrışması veya doğaüstü kimyasal reaksiyonların sonucunda oluşan tanımlanamayan mavi bir magma arasında ezilip kalmış bir parça parlıyor. Sağ patim öfkeyle arıyor; sol pençemde olası döküntüleri kolaçan ediyorum. Çığ teoreminin kurbanı olan tavuk budu üçlü bir takla atıyor ve artık erişilemiyor.
Adım Ténacité, Kuzeybatıdan geçerek ayıklama işine devam ediyorum, iyi niyetli insanların (!) evsizler, başıboş köpekler, yiyecek bulamayanlar için çöpe attığı kırık camlara dikkat ediyorum.
Paçuli ve nilüfer arasındaki ceset kokusu dikkatimi dağıtıyor. Beşinci elim en beceriklisidir, çöp yığınına batan burnumdan bahsediyorum. Oyuncak bebekleri biliyorum. Yırtık bir yastığın yanında katliamdan kaçan bir Barbie olduğunu görüyorum. Tavuk budu bir köknar kabuğu yığınının altına sıkışmış. Onlardan iki ısırıkta kurtuluyorum, dişlerimi avıma kapatıyorum ve sıçrayarak konteynırdan dışarı atlıyorum.
Véronique Bergen’in yeni romanında sırasıyla ünlü köpekler yer alıyor: Kemer sıkma politikalarına karşı Yunan ayaklanmalarının “isyan köpeği” Loukanikos, Hitler’in Alman çobanı Blondi, uzayın fethinin kurbanı Laïka, bir Yanomami kabilesinin köpeği, Amazon yerlilerinin ya da Marie-Antoinette’inkilerin yok edilmesi. İnsan deliliğinin pek çok tanığı gibi onlar da türümüzün geleceğini sorguluyorlar: Peki herkes kurtarılmalı mı yoksa hiçbiri mi?