Bireyin içinde bulunduğu toplum ve kültürel yapı çerçevesinde sürdüğü yaşamı öğrenme ve dönüştürme çabasının en temel aracı olan oyunun topluma entegrasyon ve yaşam stratejisi geliştirme bağlamında rolü yadsınamaz. Tarih boyunca oyun, tüm toplumlarda insanların bir aradalığının, güç-strateji ilişkiselliğinin bir göstergesi ve aracı olagelmiştir. Oyun eşliğinde birey çeşitli kurallı davranışlar geliştirmekte, çevresini ve çevresindekileri kontrol etme, düzenleme ve yönlendirme eylemselliğine bürünmektedir. Bu bağlamda, yıllar içerisinde dönüşen oyun, hem geçmişin izlerini sürmede hem de günümüz yaşam pratiklerini çözümlemede ipuçları sunmaktadır.
Günümüze gelinceye değin değişen ve dönüşen oyun olgusunun uğrak noktalarına bakıldığında kültürel, ekonomi-politik, siyasi, sosyolojik ve psikolojik birçok boyutu ile ele alınmasının önemi açığa çıkmaktadır. Birey, toplumsal yaşamın işleyişini düzenlerken eğitsel süreçler kadar boş zaman ve eğlence pratiklerinden de yararlanmaktadır. Oyun kültürel bir etkinlik olmanın yanı sıra siyasi ve stratejik özellikler barındırmaktadır. Dile yansıyan söylemsel oyunlar kadar bedenin aktif olarak kullanıldığı oyunlar da incelemeye değerdir. Fiziksel bir aktivite olarak oyun, eğitim süreçlerine, yarışma ve rekabet unsuru çerçevesinde ise ekonomi politik yaklaşımın gerekliliğine işaret etmektedir. Dijitalleşen ve sanallaşan algılar üzerinde etkili olan oyun(lar) analiz edilmeye değer hale gelmiştir. “Yaşam Pratikleriyle Dönüşen Oyun” başlıklı kitabın ortaya çıkışı, oyunun, farklı çerçevelerden, farklı yaklaşımlarla değerlendirilmesi gereksinimine yanıt verme çabasının bir sonucudur.
Bireyin içinde bulunduğu toplum ve kültürel yapı çerçevesinde sürdüğü yaşamı öğrenme ve dönüştürme çabasının en temel aracı olan oyunun topluma entegrasyon ve yaşam stratejisi geliştirme bağlamında rolü yadsınamaz. Tarih boyunca oyun, tüm toplumlarda insanların bir aradalığının, güç-strateji ilişkiselliğinin bir göstergesi ve aracı olagelmiştir. Oyun eşliğinde birey çeşitli kurallı davranışlar geliştirmekte, çevresini ve çevresindekileri kontrol etme, düzenleme ve yönlendirme eylemselliğine bürünmektedir. Bu bağlamda, yıllar içerisinde dönüşen oyun, hem geçmişin izlerini sürmede hem de günümüz yaşam pratiklerini çözümlemede ipuçları sunmaktadır.
Günümüze gelinceye değin değişen ve dönüşen oyun olgusunun uğrak noktalarına bakıldığında kültürel, ekonomi-politik, siyasi, sosyolojik ve psikolojik birçok boyutu ile ele alınmasının önemi açığa çıkmaktadır. Birey, toplumsal yaşamın işleyişini düzenlerken eğitsel süreçler kadar boş zaman ve eğlence pratiklerinden de yararlanmaktadır. Oyun kültürel bir etkinlik olmanın yanı sıra siyasi ve stratejik özellikler barındırmaktadır. Dile yansıyan söylemsel oyunlar kadar bedenin aktif olarak kullanıldığı oyunlar da incelemeye değerdir. Fiziksel bir aktivite olarak oyun, eğitim süreçlerine, yarışma ve rekabet unsuru çerçevesinde ise ekonomi politik yaklaşımın gerekliliğine işaret etmektedir. Dijitalleşen ve sanallaşan algılar üzerinde etkili olan oyun(lar) analiz edilmeye değer hale gelmiştir. “Yaşam Pratikleriyle Dönüşen Oyun” başlıklı kitabın ortaya çıkışı, oyunun, farklı çerçevelerden, farklı yaklaşımlarla değerlendirilmesi gereksinimine yanıt verme çabasının bir sonucudur.