Evet hazin bir ortamda, zor bir zamandayız. Gelgelelim bir şekilde yaşamasını ve yaşatmasını bilmekle de yükümlüyüz. Hayat kaçıp gitmektedir hiç kuşkusuz. Lâkin “geç” ile “çok geç”e teslim olmak da neyin nesi? Hem burada asıl önemli olan insanın ne kadar süre yaşadığı mı, yoksa ne yapıp nasıl yaşadığı mı? Zamanı boşa harcamak acaba gerçekte neyi harcamaktır? “Nice ömürler vardır ki,” der bilge,“zamanı uzun, değeri kısa; nice ömürler de vardır ki, zamanı kısa, değeri çoktur.” Öyleyse bugünün değerini bilmek, yürekli bir yol eri olmak, hayatın anlamını kavramak, insan olmanın şuûruna varmak ve ağyar meydanlarında ömrü bereketlendirmek biricik görev sayılmalı değil midir?
Evet hazin bir ortamda, zor bir zamandayız. Gelgelelim bir şekilde yaşamasını ve yaşatmasını bilmekle de yükümlüyüz. Hayat kaçıp gitmektedir hiç kuşkusuz. Lâkin “geç” ile “çok geç”e teslim olmak da neyin nesi? Hem burada asıl önemli olan insanın ne kadar süre yaşadığı mı, yoksa ne yapıp nasıl yaşadığı mı? Zamanı boşa harcamak acaba gerçekte neyi harcamaktır? “Nice ömürler vardır ki,” der bilge,“zamanı uzun, değeri kısa; nice ömürler de vardır ki, zamanı kısa, değeri çoktur.” Öyleyse bugünün değerini bilmek, yürekli bir yol eri olmak, hayatın anlamını kavramak, insan olmanın şuûruna varmak ve ağyar meydanlarında ömrü bereketlendirmek biricik görev sayılmalı değil midir?