Geleceksin biliyorum, vedalara alıştığımız nice yazlardan sonra. Bak bu yüzümdeki ilkyaz güneşi, bak bu senin ılık rüzgârların, ağaçlarında tomurcukların, denizlerinde mavilerin, göğünde kuşların, sokaklarında çocukların ve hep umutları yarınların.
Biliyorum geleceksin kırılmış aynadan gülümseyen yanıma. Biliyorum geleceksin, yaz olacak…
B. Ergin Borobey, “Temiz sayfa diye bir şey yoktur.” dediği hikâyesinde sıcak yaz günlerini kucaklarken, bizleri sahil kasabasında eski kitapçı dükkânı işleten Yusuf'un kırık bir aşk hikâyesine misafir ediyor. Ani bir tesadüfle tanışılan aşkın, dolunaylı gecelerin, henüz keşfedilmemiş sıcak duyguların ve pürtüksüz coşkuların bir güz alacasında nasıl silinip gittiğini anlatıyor…
Geleceksin biliyorum, vedalara alıştığımız nice yazlardan sonra. Bak bu yüzümdeki ilkyaz güneşi, bak bu senin ılık rüzgârların, ağaçlarında tomurcukların, denizlerinde mavilerin, göğünde kuşların, sokaklarında çocukların ve hep umutları yarınların.
Biliyorum geleceksin kırılmış aynadan gülümseyen yanıma. Biliyorum geleceksin, yaz olacak…
B. Ergin Borobey, “Temiz sayfa diye bir şey yoktur.” dediği hikâyesinde sıcak yaz günlerini kucaklarken, bizleri sahil kasabasında eski kitapçı dükkânı işleten Yusuf'un kırık bir aşk hikâyesine misafir ediyor. Ani bir tesadüfle tanışılan aşkın, dolunaylı gecelerin, henüz keşfedilmemiş sıcak duyguların ve pürtüksüz coşkuların bir güz alacasında nasıl silinip gittiğini anlatıyor…