İnsanlık yeni bir dönemin şafağında. Akla ve bilime önem vererek dünyanın çok daha yaşanılabilir bir yer olacağına inanmıştık. Geldiğimiz noktada kafası poşete geçirilmiş ya da rüyada olduğunu bilip bir türlü uyanamayan, kilitlenip kalmış vücuduyla içinden çıkamadığı karabasanla boğuşanlar gibiyiz. Kanadalı yazar Alain Deneault’un “Vasatokrasi” olarak tanımladığı bir çağ bu. Etrafımızda giderek daralan vasatlık çemberinde bilgiye, bilime, bilene olan değer her geçen gün daha fazla örseleniyor. Ancak cehaletin hükmü altında dünyanın yaşaması ne zor bir yer olacağının örnekleri tarihin tozlu sayfalarında hâlâ en canlı örnekleriyle duruyor.
Yerküre kendi dinamiklerine bağlı olarak dönmeye devam ediyor. Yaşam değişiyor. Kimi zaman yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçiyor. Baharda yeşeren ağaçlar sonbaharda yaprak döküyor. Dökülen yapraklar toprağa can veriyor, besin oluyor. Satırlar karalanıyor sürekli bir yerlerde. Kitaplar basılıyor. Filmler çekiliyor, araştırmalar yapılıyor. Daha kolay erişilebilir hale geliyor hepsi. Ancak Latinlerin dediği gibi “Ars longa vita brevis”. Sanat uzun ama hayat kısa. Herhangi bir şeyi tercih etmek sayısız farklı şeyi reddetmek demektir. Bu nedenle okunan bir kitabın yahut izlenen bir filmin bize katacağı bir şeyler olmalı. İşte bu kitap okuyucusuna elinden bıraktığında muhakkak bir şeyler kazandıracağı arzusu ile kaleme alındı. Dünyanın farklı bölgelerinden farklı araştırmacı ya da yazarların süzgecinden geçen bilgilerin harmanlanması ile oluşturulan yazıların okurun genel kültür dünyasına ufak katkılar yapması, merak duygusunu tetikleyip canlandırıp ilgili konularda ek okumalar yapma isteğini tetiklemesi arzu edildi.
İnsanlık yeni bir dönemin şafağında. Akla ve bilime önem vererek dünyanın çok daha yaşanılabilir bir yer olacağına inanmıştık. Geldiğimiz noktada kafası poşete geçirilmiş ya da rüyada olduğunu bilip bir türlü uyanamayan, kilitlenip kalmış vücuduyla içinden çıkamadığı karabasanla boğuşanlar gibiyiz. Kanadalı yazar Alain Deneault’un “Vasatokrasi” olarak tanımladığı bir çağ bu. Etrafımızda giderek daralan vasatlık çemberinde bilgiye, bilime, bilene olan değer her geçen gün daha fazla örseleniyor. Ancak cehaletin hükmü altında dünyanın yaşaması ne zor bir yer olacağının örnekleri tarihin tozlu sayfalarında hâlâ en canlı örnekleriyle duruyor.
Yerküre kendi dinamiklerine bağlı olarak dönmeye devam ediyor. Yaşam değişiyor. Kimi zaman yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçiyor. Baharda yeşeren ağaçlar sonbaharda yaprak döküyor. Dökülen yapraklar toprağa can veriyor, besin oluyor. Satırlar karalanıyor sürekli bir yerlerde. Kitaplar basılıyor. Filmler çekiliyor, araştırmalar yapılıyor. Daha kolay erişilebilir hale geliyor hepsi. Ancak Latinlerin dediği gibi “Ars longa vita brevis”. Sanat uzun ama hayat kısa. Herhangi bir şeyi tercih etmek sayısız farklı şeyi reddetmek demektir. Bu nedenle okunan bir kitabın yahut izlenen bir filmin bize katacağı bir şeyler olmalı. İşte bu kitap okuyucusuna elinden bıraktığında muhakkak bir şeyler kazandıracağı arzusu ile kaleme alındı. Dünyanın farklı bölgelerinden farklı araştırmacı ya da yazarların süzgecinden geçen bilgilerin harmanlanması ile oluşturulan yazıların okurun genel kültür dünyasına ufak katkılar yapması, merak duygusunu tetikleyip canlandırıp ilgili konularda ek okumalar yapma isteğini tetiklemesi arzu edildi.