Akademik iktisat disiplini kafayı yıllardır soyut iktisadi değişkenlerin matematiksel modeliyle bozmuştur –‘formalizm’ gibi bir etiketi haklı çıkaran bir yaklaşım. Bu yaklaşım her ne kadar varolan iktisadi düzen açısından kimi kazançlar sağlamışsa da sonuçları, iktisadi boyutu toplumsal yaşamın diğer yönlerinden yalıtarak ele almakla ve yaşamın niteliksel yönlerinden ayrı olarak anca niceliği düşünmekle sınırlı olma eğilimindedir. O halde, özellikle de kısmen önceki kuşakların kafayı sınırlı ve tek-yanlı bir iktisat kuramıyla bozmasıyla bu hale gelmiş olan yaşamsal bir niteliğin değerden düşmesiyle baş etmeye çalışan bugünün gençleri arasında, ana akım iktisat kuramına yönelik artan bir hoşnutsuzlukla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır. Bunu tersine çevirmek, kuşkusuz, uzun zaman alacak ve kapsamlı bir insan işbirliğini gerektirecektir, ama bu kitap kuramsal açıdan ileri bir adım sunmaktadır.
Diyalektik konusundaki anlayışımızı ilerletmek için olabildiğince fazla veriyi bize sunan iki modern düşünür, Hegel ve Marx’tı; bundan dolayı, onlara sık sık gönderme yapıldığını göreceksiniz. Bu kitaba katkıda bulunan herkes, Marx’ın Kapital’inin bir anlamda ve bir ölçüde diyalektiği içerdiğine inanır, ama aynı zamanda bunun ne anlamda ve ölçüde olduğu konusunda güçlü anlaşmazlıklar da söz konusudur, tıpkı genel olarak diyalektiğin karakteri ve faydası konusunda anlaşmazlıklar olduğu gibi. Bu anlaşmazlıklardan ötürü, diyalektiğin burada katkıda bulunan herkesin üzerinde anlaştığı tek bir esas anlamının olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Fakat bunu söylemiş olmakla birlikte, bu kitaba katkıda bulunan herkes, büyük olasılıkla ana akım iktisat kuramının formalist, tarih-dışı, düalist, statik ve ayrımcı karakterinden sakınacak bir kapitalizm kuramı geliştirmeye çalışacaktır. Zira onu bu kadar tek-boyutlu ve tek-yanlı yapan bu karakteristiklerdir.
Akademik iktisat disiplini kafayı yıllardır soyut iktisadi değişkenlerin matematiksel modeliyle bozmuştur –‘formalizm’ gibi bir etiketi haklı çıkaran bir yaklaşım. Bu yaklaşım her ne kadar varolan iktisadi düzen açısından kimi kazançlar sağlamışsa da sonuçları, iktisadi boyutu toplumsal yaşamın diğer yönlerinden yalıtarak ele almakla ve yaşamın niteliksel yönlerinden ayrı olarak anca niceliği düşünmekle sınırlı olma eğilimindedir. O halde, özellikle de kısmen önceki kuşakların kafayı sınırlı ve tek-yanlı bir iktisat kuramıyla bozmasıyla bu hale gelmiş olan yaşamsal bir niteliğin değerden düşmesiyle baş etmeye çalışan bugünün gençleri arasında, ana akım iktisat kuramına yönelik artan bir hoşnutsuzlukla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır. Bunu tersine çevirmek, kuşkusuz, uzun zaman alacak ve kapsamlı bir insan işbirliğini gerektirecektir, ama bu kitap kuramsal açıdan ileri bir adım sunmaktadır.
Diyalektik konusundaki anlayışımızı ilerletmek için olabildiğince fazla veriyi bize sunan iki modern düşünür, Hegel ve Marx’tı; bundan dolayı, onlara sık sık gönderme yapıldığını göreceksiniz. Bu kitaba katkıda bulunan herkes, Marx’ın Kapital’inin bir anlamda ve bir ölçüde diyalektiği içerdiğine inanır, ama aynı zamanda bunun ne anlamda ve ölçüde olduğu konusunda güçlü anlaşmazlıklar da söz konusudur, tıpkı genel olarak diyalektiğin karakteri ve faydası konusunda anlaşmazlıklar olduğu gibi. Bu anlaşmazlıklardan ötürü, diyalektiğin burada katkıda bulunan herkesin üzerinde anlaştığı tek bir esas anlamının olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Fakat bunu söylemiş olmakla birlikte, bu kitaba katkıda bulunan herkes, büyük olasılıkla ana akım iktisat kuramının formalist, tarih-dışı, düalist, statik ve ayrımcı karakterinden sakınacak bir kapitalizm kuramı geliştirmeye çalışacaktır. Zira onu bu kadar tek-boyutlu ve tek-yanlı yapan bu karakteristiklerdir.