Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra gelirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kravatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kravatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı...
Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra gelirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kravatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kravatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı...