Günümüzde genel olarak kamu yönetimi ve özelde ise yapısal-işlevsel olarak kamu yönetiminin bir boyutunu oluşturan yerel yönetimleri etkileyen faktörlerin sayısı ve çeşitliliğinde bir artış söz konusudur. Küreselleşme, bölgeselleşme ve yerelleşme tartışmalarının yanı sıra, insan hakları, devletçilik-piyasa ekonomisi tartışmaları ve beraberinde getirdiği gelişmeler, aşırı merkeziyetçilikten doğan siyasal sorunlar, bürokrat ve teknokrat hegemonyası, sivilleşme eğilimi ve sivil toplum hareketleri, yerelleşme ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çabaları, yeni yönetim tekniklerinin yaygınlaşması ve kamu sektöründe uygulanması girişimleri, politikacı-bürokrat ilişkisi ve bürokrasi-siyaset bütünleşmesi, kamu hizmeti konusundaki yeni eğilimler, özelleştirme vb. konu başlıkları, ülkelerin kamu yönetimlerine belirleyici düzeyde etkide bulunan ve onları değişime zorlayan eğilim ve gelişmeler olarak öne çıkmaktadır..
Bu çerçevede, kamusal hizmetlerin yerel düzeyde sunulması ve kentsel hizmetlerin ete kemiğe büründürülmesi sürecinin temel aktörleri olan yerel yönetimler, bir dizi politikanın öznesi haline gelmiş bulunmaktadır. Hızlı bir değişim sürecine paralel olarak halen ivmelenme eğilimi gösteren bu süreçte yerel yönetimler, demokrasinin gelişmesinde ve yaygınlaşmasında da önemli roller üstlenmektedirler. Bir ülkedeki demokrasinin gücü, o ülkedeki “küçük demokrasiler”in gücüne bağlı olup, yerel yönetimler halkın katılımına en uygun ve elverişli birimlerdir.
Yerel-kentsel kamu hizmetlerine bakışta yalnızca “etkinlik” güdüsüyle hareket etmenin yanlışlığı ortadadır. Yerel yönetimlerin, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, merkezi yönetime göre en üstün oldukları taraf, katılıma fırsat vermeleridir. Katılımın ve demokratik yönetimin etkinlik kadar önem taşıdığı günümüzde, yerel yönetimlerin yerel-kentsel hizmetlerin etkinliği konusunda da önemli yararlar sağladığı bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, yerel yönetimler optimalitenin reel ölçeği olmaya, yerel-kentsel politikaların odağında yer almaya ve Alex Tocquaville’in veciz ifadesiyle “demokrasinin okulu” kalmaya el’an devam etmektedir.
Günümüzde genel olarak kamu yönetimi ve özelde ise yapısal-işlevsel olarak kamu yönetiminin bir boyutunu oluşturan yerel yönetimleri etkileyen faktörlerin sayısı ve çeşitliliğinde bir artış söz konusudur. Küreselleşme, bölgeselleşme ve yerelleşme tartışmalarının yanı sıra, insan hakları, devletçilik-piyasa ekonomisi tartışmaları ve beraberinde getirdiği gelişmeler, aşırı merkeziyetçilikten doğan siyasal sorunlar, bürokrat ve teknokrat hegemonyası, sivilleşme eğilimi ve sivil toplum hareketleri, yerelleşme ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çabaları, yeni yönetim tekniklerinin yaygınlaşması ve kamu sektöründe uygulanması girişimleri, politikacı-bürokrat ilişkisi ve bürokrasi-siyaset bütünleşmesi, kamu hizmeti konusundaki yeni eğilimler, özelleştirme vb. konu başlıkları, ülkelerin kamu yönetimlerine belirleyici düzeyde etkide bulunan ve onları değişime zorlayan eğilim ve gelişmeler olarak öne çıkmaktadır..
Bu çerçevede, kamusal hizmetlerin yerel düzeyde sunulması ve kentsel hizmetlerin ete kemiğe büründürülmesi sürecinin temel aktörleri olan yerel yönetimler, bir dizi politikanın öznesi haline gelmiş bulunmaktadır. Hızlı bir değişim sürecine paralel olarak halen ivmelenme eğilimi gösteren bu süreçte yerel yönetimler, demokrasinin gelişmesinde ve yaygınlaşmasında da önemli roller üstlenmektedirler. Bir ülkedeki demokrasinin gücü, o ülkedeki “küçük demokrasiler”in gücüne bağlı olup, yerel yönetimler halkın katılımına en uygun ve elverişli birimlerdir.
Yerel-kentsel kamu hizmetlerine bakışta yalnızca “etkinlik” güdüsüyle hareket etmenin yanlışlığı ortadadır. Yerel yönetimlerin, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, merkezi yönetime göre en üstün oldukları taraf, katılıma fırsat vermeleridir. Katılımın ve demokratik yönetimin etkinlik kadar önem taşıdığı günümüzde, yerel yönetimlerin yerel-kentsel hizmetlerin etkinliği konusunda da önemli yararlar sağladığı bir realite olarak karşımızda durmaktadır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, yerel yönetimler optimalitenin reel ölçeği olmaya, yerel-kentsel politikaların odağında yer almaya ve Alex Tocquaville’in veciz ifadesiyle “demokrasinin okulu” kalmaya el’an devam etmektedir.