Ülke düşman işgali altındayken, “ülkenin en sahibi” pozisyonundaki biri, bir gerekçe sunmadan ülkesinden ayrılıyordu. Dolayısıylada öznesi olduğu eylemi isimlendirmek isteyenlerin önüne geniş mi geniş bir alan açıyordu.
Bu terk edişe ister kaçma, ister ihanet ya da aldanma, İngiliz oyunu, sürgün, hadiseleri okuyamama, kaybedilen iktidarı kazanan yeni muktedirlerin sesi, resmi tarih tezi ya da çaresizliğin dibi... Kısaca ne derseniz deyin gerçek tekti: Sultan ülkeden kaçmıştı. Dönmemek üzere değildi bu kaçış ama dönemedi; dönülemedi. Dönmesi mümkün değildi. Dönebilir miydi? İhtimaller sonsuz, gerçek tekti: Tarihi gidenler değil kalanlar, mağluplar değil galipler yazardı. Güçlülerin yazdığı tarihte, kaçanlar ya unutulur ya da kalemi tutan ellerin belirlediği sıfatlarla yargılanırdı. Bu sıfatların ölçüsünde nezaket aranmaz, nedamete bakılmazdı. Kaçan ya da en hafif tabirle terk eden bunları peşinen kabullenmiş demekti.
Ülke düşman işgali altındayken, “ülkenin en sahibi” pozisyonundaki biri, bir gerekçe sunmadan ülkesinden ayrılıyordu. Dolayısıylada öznesi olduğu eylemi isimlendirmek isteyenlerin önüne geniş mi geniş bir alan açıyordu.
Bu terk edişe ister kaçma, ister ihanet ya da aldanma, İngiliz oyunu, sürgün, hadiseleri okuyamama, kaybedilen iktidarı kazanan yeni muktedirlerin sesi, resmi tarih tezi ya da çaresizliğin dibi... Kısaca ne derseniz deyin gerçek tekti: Sultan ülkeden kaçmıştı. Dönmemek üzere değildi bu kaçış ama dönemedi; dönülemedi. Dönmesi mümkün değildi. Dönebilir miydi? İhtimaller sonsuz, gerçek tekti: Tarihi gidenler değil kalanlar, mağluplar değil galipler yazardı. Güçlülerin yazdığı tarihte, kaçanlar ya unutulur ya da kalemi tutan ellerin belirlediği sıfatlarla yargılanırdı. Bu sıfatların ölçüsünde nezaket aranmaz, nedamete bakılmazdı. Kaçan ya da en hafif tabirle terk eden bunları peşinen kabullenmiş demekti.